DOLAR 32,3698 % 0.16
EURO 35,0493 % -0.16
STERLIN 40,9664 % 0.15
FRANG 35,9136 % 0.19
ALTIN 2.324,87 % 0,19
BITCOIN 2.284.092 -0.679

“Gogol’un “Ölü Canlar”

Yayınlanma Tarihi : Google News
“Gogol’un “Ölü Canlar”

Osman Çelik’in “Gogol’un “Ölü Canlar” isimli köşe yazısı;

“Gogol’un “Ölü Canlar”

Nikolay GOGOL´un “ÖLÜ CANLAR” isimli baş yapıtı, bence defaatle okunması gereken bir eser. Coğrafya olarak da benzerliğimizi göz önünde bulundurursak, RUS sosyal hayatının yergisel işleyişinden, bazı kesitleri de irdeleyebiliriz aslında…

***

RUS düşünce hayatını belirleyen en önemli isimleri şöyle bir sıralayacak olursak, PUŞKİN, GOGOL, DOSTOYESKİ ve TOLSTOY´u ilk sıralarda görmemiz pekala mümkün.

Düşünürler, yazarlar, şairler, filozoflar ülkelerinin yönetimsel ruhunu hem denetlerler, hem de imar ederler.

Onların düşsel idealinde oluşan toplum bilinci sayesinde, yönetim erki de, oluşan o bilince devlet rengini katar.

Rus edebiyatına özgün bir değer katan GOGOL, bence bırakın Rus edebiyatı, Dünya edebiyatının da baş tacı bir yazarı.

GOGOL´un “ÖLÜ CANLAR” adlı romanı, sosyolojik pencereden irdelenmesi gereken muhteşem bir eser bence. Uçsuz bucaksız Rus bozkırlarında doğmuş olan bu baş yapıt, aynı zamanda filozofik bir yergiyi de içinde barındırması ile öne çıkar.

Romanın kahramanı İvanovich Chichikov; sahtekârlığını fırsatçılığını kullanarak ölmüş köleleri köylülerden satın alarak onlar üzerinden para kazanmanın peşindedir.

Bu nitelikli çalışmada, Rus  toplumunu usta bir yergi ile yerden yere vururken, Rus yöneticileri de bu eleştiriden nasiplenirler.

Rus aydınlanmasının temelinde olan bu “yergi” silsilesi yabana atılır bir olgu değil.. Günümüzde onca sarsıntılara rağmen, bir RUS gücü dünyada kabul görüyorsa bunda aydınlarının önemli payı var. Filozofik düşüncelerle oluşmuş omurganın sağlamlığı, toplumun fırtınalı zamanlarda da dağılmasını engellemektedir.

Aristokrasinin aksine, Rus can damarını besleyen aydınların aynı kulvarda, bir birilerini bütünleyerek eser vermeleri de yabana atılmamalı….

PUŞKİN ve TOLSTOY´da keza öyle…

Özellikle TOLSTOY´un, bütün ihtişamlı bilinirliğini bir kenara atarak, kendi içindeki yalnızlığın sürgününü yaşaması ne ile izah edilebilir? Bir tren istasyonunda sonlanan bu yalnızlık ızdırabının tamamı, nerdeyse bütün eserlerinden sızmaktadır.

PUŞKİN´de, benzerlik taşımaz mı elbette taşır.

İçli bir şairin yergilerle dolu hayatının, bir düello ile son bulması, uçta yaşayanlar serisine ilave bir seri olarak kayıtlara geçer.

Keza Dostoyeski´yi de bu seriye sokabiliriz. Zaten “hepimiz Gogol´un paltosundan çıktık” sözünün içeriği, bu yazarların varlık yürüyüşleri ile de birebir örtüşmektedir.

Gogol  “Palto”sunda dişinden tırnağından ayırarak biriktirdiği paralarla aldığı paltosu çalınan Akaki AKAKİYEVİÇ´i işlemişti.

Bin bir umutla yardım istediği bir devlet adamından da azar işitince, büyük bir düş kırıklığı yaşayan adamcağız, üzüntüsünden dert sahibi olarak olaydan kısa bir süre sonraki ölümüyle, nasıl ki insanın yüreğine buzdan bir kılıç gibi saplanıyorsa, sosyolojik bir travmadan da numuneler göstermektedir.

Aslında bu örneklerde de, iki bölümlü bir irdeleme de söz konusu.

“ÖLÜ CANLAR”daki İvanovich Chichikov gibi fırsatçı bir karakter ile, PALTO´da Akaki AKAKİYEVİÇ, sanki zıtlıklar içinde olan bir toplumdan da ayrı kesitler serisi.

Buna bir de DOSTOYESKİ´nin SİBİRYA sürgününde bir hapishanede yazdığı “ÖLÜLER EVİNDE ANILAR” eserindeki karakter tahlillerini eklersek, içinde bulunulan dar açmazın canhıraş bir şekilde nasıl yerildiğini ve aydınlanma pencereleri arandığını da, apaçık görebiliriz.


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.