DOLAR 32,3973 % 0.21
EURO 35,1058 % -0.02
STERLIN 41,0700 % 0.38
FRANG 35,9230 % 0.22
ALTIN 2.326,32 % 0,25
BITCOIN 2.308.556 0.325

“Bakır Kaplar”

Yayınlanma Tarihi : Google News
“Bakır Kaplar”

Pek çok şehirde olduğu gibi bizim Sivas’ımızda da bulunan ‘’Bakırcılar Çarşısını’’ gezerken, o parlayan, etrafa ışıltılar, alevler saçan bakırlara hayranlıkla bakıyorum.

Birgül Canikligil’den “Bakır Kaplar” Adlı Köşe Yazısı

Bakır tencereler, demlikler, sahanlar, tepsiler, semaverler, gaz lambaları, tencereler, kulplu taslar, tavalar, cezveler, çaydanlıklar, bakraçlar, süs eşyaları… Baktıkça bakası geliyor insanın. Seyrettikçe seyre dalıyorsunuz. Bakır, rengi ile hala büyüleyiciliğini sürdürüyor.

Doğada saf olarak bulunan nadir elementlerden biri olan bakır, eskiden Anadolu’da gündelik yaşamda özellikle mutfakta çok yer tutardı.

Biz çocukken o dönemlerde, evlerde bakır kaplarda pişerdi yemekler. Yemekler bakır kaplarda pişirildiği zaman kendine has bir lezzet kazanmaktaydı. Bakır tepsilerde veya leğenlerde yoğrulan çiğ köftenin, bakır tavalarda kaynatılan pekmezin, bakır sahanda menemenin, karışık kebabın, bakır kapta pişen güzel bir fasulyenin lezzeti bir başkaydı. Yavaş yavaş kısık ateşle birlikte bakır cezvede pişen kahvenin tadı daha güzel, köpüğü daha bol, içilmesi daha keyifli olurdu.

Bakır bakraçların içerisine süt, yoğurt, yağ, bal, hoşaf, pekmez gibi temel besin maddeleri de konulurdu. Mutfaklarda bir şifa kaynağı ve mutfakların baş tacıydı bakır kaplar.

Öte yandan düğünlerde, çeşitli törenlerde kullanılmak için, köyün, mahallenin ortak malı olan bakır kazanlarda yemeklerin pişirilmesi de başlı başına bir gelenekti. Eskiden gelin olacak kızların çeyizlerinin en değerli parçaları bakırdan oluşurdu. Çeşit çeşit bakırlar, ibriğinden, sinisinden, leğeninden, süs eşyalarına ve çay kaşığına kadar, her gelin sandığının olmazsa olmazıydı.

Bakırlar mutlaka kalaylanırdı. Bunun sebebi ise bakırdan yapılan kaplar kullanıla kullanıla rengini kaybeder ve bakır açığa çıkardı. Zehirlenme tehlikesine karşı,  bakır kaplar  eritilmiş kalay metali ile kaplanırdı. Böylelikle gümüş renkli bir görünüş kazanan kaplar, bu yalıtkan yüzey dolayısıyla paslanmaz ve gönül rahatlığı ile kullanılabilirdi.

Bakır eşyaların kullanımı o kadar yaygındı ki bunun neticesi olarak ‘’kalaycılık’’ denilen başka bir meslek doğmuştu. Geçimini bu yolla sağlayan kalaycılar, arada bir kapı önünden geçer, sokak sokak dolaşıp: ‘’Kalaycı  geldi’’ diye seslenirlerdi. O gün akşama kadar mahallenin bir köşesinde, yaktıkları ateşin başında, çeşit çeşit bakır kapları kalaylamaları  o günleri yaşayan bizler  için unutulmaz anılardan biridir.

Hatta o kadar ilerlemişti ki kalaycılık dilimize birçok sözcük de yerleşmişti bu sayede.
Kalaycı: Her  şeyi karıştıran.
Kalaycı gibi olmak: Her gördüğünü almak, geriye bir şey bırakmamak.
Dibini kalaylamak: Her şeyi öğrenmek.
Geçmişini kalaylamak: O konuda bildiklerini herkese söylemek, sırlarını açıklamak.
Kalaylı gibi olmak: Parlamak.
Kalaycının karısı: Pis, pasaklı.

Sonra birdenbire ne olduysa  alüminyum furyası çıktı!

Herkes bakır kaplarını satıp, evini alüminyum kaplarla doldurmaya başladı.

Büyük kolaylıktı, hafifti, ucuzdu, kalaylama derdi yoktu.

Yıllar yılı alüminyum kaplarda pişen yemeklerle beslendi beyinlerimiz.

Teknoloji daha da ilerledi. Paslanmaz madenler veya maden alaşımları elde edildi. Her türlü kap paslanmaz madenlerden yapılmaya başlandı.
Derken çelik kaplar, teflon, döküm, emaye tencereler, plastikler çıktı yakın yıllarda.

Ve atıldı ortaya yeni bir keşif!  ‘’Alzheimer “ yani alüminyum hastalığı!

Bu hastalığa yakalananların beyin hücrelerinde normalin dört katına kadar alüminyum fazlalığı tespit olmuş, 1989’ da özellikle, beynin hafızayla alakalı bölgesindeki hücrelerde bu birikim çok fazla olarak bulunmuştu.

İnsanların farkında olmadan gıda ve diğer yollarla aldıkları fazla alüminyum beyni iflasa sürüklediği de uzmanların söylediği bir gerçek.

Bu konuyla ilgili olarak, İngiltere’deki Keele Üniversitesi’nden bilim insanları kozmetik ürünlerde ve yiyeceklerde bulunan alüminyum parçacıklarının zamanla beyinde birikerek Alzheimer hastalığına neden olabildiğini açıkladılar.

Frontiers of Neurology dergisi için konuyla ilgili bir makale kaleme alan Alzheimer araştırmacısı Profesör Chrisopher Exley, “İnsan beyninde alüminyuma rastlanıyor olması hepimiz için bir uyarı olmalı, alüminyum çağının tehlikelerine karşı harekete geçmeliyiz. Alzheimer hastalığı insanlarda kronik alüminyum zehirlenmesinin bir göstergesi olabilir” diyerek alüminyum konusunda uyarılarda bulundu.

İsimleri, yerleri, kişileri hatırlamaz hale getiriyor bu” Alzheimer ”hastalığı. Ve görüldüğü gibi burada kullanılan alüminyum kapların etkisi maalesef çok büyük.

Bilimsel bir araştırma makalesinde okumuştum, normal bir kapta pişen domatesteki alüminyum oranı, alüminyum kapta pişince yüzde yüz oranında oluyormuş. Şimdilerde alüminyum tencereler kullanılmıyor ama tehlike geçti mi? Tabii ki de hayır.

Bu defada en başta alüminyum kutularda saklanan, içilen konserve meşrubat türü gıdalar çıktı karşımıza.

Bunların yanı sıra vücuda alınan bazı ilaçlara da dikkat edilmeli diye uyarılar alıyorum bilen hocalarımızdan. Alüminyum ihtiva eden mide ilaçları, ishal kesiciler, kepek olmasını engelleyen bazı şampuanlar, aynı etkiyi yapıyormuş. Kullandığımız deodorantlardan diş macununa hatta aşılara kadar her şeyin içinde alüminyum ve bileşikleri var. Koltuk altı deodorantlarında bulunan alüminyum, meme kanseri oluşumunu tetikleyen bir etmen diye okumuştum.

Burada araştırırsak konu emimim ki çok daha fazla ürünlerde alüminyum olduğunu işaret ederek uzar gider.

…..

60- 70 yıl önce evlerimizden kovduğumuz  bakır kaplar, özellikle “fabrikasyon” mutfak gereçleri sebebiyle günümüzde önemini her ne kadar yitirmeye başlamış olsa bile, bakırın ne kadar sağlıklı bir maden olduğunun farkına varanlar, bir bakıma bakırı yeniden keşfetmekte ve mutfaklarında kullanmaktadır. Biz bakırın ve toprak kapların faydalarını biliyoruz en azından alüminyum kadar zararlı değiller. Bakırın sadece sağlık ve lezzet bakımından birçok malzemeden üstün olması bile tek başına yeterli aslında.

Ne dersiniz bakırcılar çarşına uğrayıp birkaç bakır edinsek daha iyi olmaz mı?

Büyük Sivas Haber


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.