Yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde adından söz ettiren, malı götürmesine rağmen adını kimsenin bilmediği, ülkeyi yönetenlerin kızları ile evlendikten sonra hayatı abat ya da berbat olan Damatlar var. Ancak hiçbiri onun kadar konuşulmadı, onun kadar tartışılmadı, onun kadar hedef tahtasına konmadı…
Usta gazeteci Ali İzgi yazdı “Damat…”
Cumhuriyetin bânisi Gazi Mustafa Kemal’in çocuğu olmadığı için damadı da olmadı. Onun için bu milletin evlatları onun oğlu, kızı, damadıydı. Ondan sonra ülke yönetiminde en önemli şahsiyetlerden birisi olan Milli Şefimiz İsmet İnönü‘nün damadı Metin Toker, döneminde adından söz ettiren biriydi. Metin Toker beyaz Türklerden olup 1960 darbesinin medya ayağını oluşturan bir gazeteciydi. Kimse rüzgarına karşı gelemedi. Yaptığı veya yapmadığı hiçbir eylem için bir Allah kulu ağzını açamadı.
On yıl ülkeyi güçlü bir lider olarak yöneten Adnan Menderes’in üç oğlu olduğu için damadı olamadı. Oğulları ise o idam sehpasına gittiğinde küçüktü ve bir yer tutamadılar. Keza Menderes’in mirasçısı olan Süleyman Demirel‘in çocuğu olmadı. Tıpkı İnönü’nün mirasçısı Bülent Ecevit gibi. Deniz Baykal‘ın damadı Halil Ataman Sezgin Baran Korkmaz ile ilişkisi nedeni ile Masak’a konu olan bir işadamı. Necmettin Erbakan‘ın damadı Mehmet Altınöz ise yine Baykal’ın damadı gibi kârının peşinde bir iş insanı. Turgut Özal‘ın damadı Asım Ekren müzisyendi. Davulunu çalıp keyfine baktı. Kemal Kılıçtaroğlu‘nun damadı Cenk Nadir ise hiç bir şey yapmadan hayat süren cinsten, sadece Battal İlgezdinin avanta rezidanslarından pay alması ile gündem oldu lakin kimse neden demedi niçin demedi, damat demedi…
Metin Toker, Halil Ataman, Asım Ekren, Mehmet Altınöz ve daha nicelerini magazin basınındaki birkaç haber dışında kimse diline dolamadı. Ne kayınpederleri ülkeyi yönetirken ne sonrasında kimse onları hedef almadı. Sonra yüzyıl değişip hatta milenyum başlarken mühendis bir anne ve babanın oğlu olan idealist bir genç çıktı ortaya… Kimsenin hayal etmediğini dillendiriyor, uçmaktan uçurmaktan söz ediyordu birilerinin alaycı tavırlarına rağmen. O yılmadı, babadan aldığı vatan sevdası, anadan aldığı ideal ülküsü ile o aylarca askerlerle dağlarda yattı. Sıcak yatak yüzü görmedi, çalıştı başardı…
Sonra bir gün Erdoğan’a damat oldu. İşte o günden sonra önündeki takozlar arttı. Kem gözler görür oldu, karşısında rakip birse bine çıktı. O durmadı, öyle şeyler yaptı ki, PKK’yı Gara’da, Ermeniyi Karabağ’da, Hafter’i Trablus’ta toprağa onun yaptığı SİHA’lar gömdü. Ancak o eleştirilmekten, yaftalanmaktan, ötekileştirilmekten kurtulamadı. Ondan öncekilere ses çıkarmayanlar onu yerden yere vuruyor, darbe tetikçiliği yapan, zil takıp oynayan, kazancına kazanç katan damatları sineye çekenler onu bir kaşık suda boğmak istiyor. Erdoğan’ın damadı yapmasın da gerekirse ülke ABD müstemlekesi olsun, Yunan’ın karşısında eksik, İsrail’in karşısında el pençe divan olsun diye düşünen bir güruh var maalesef bu ülkede…
Ne yazık ki bu iki yüz yıldır hiç değişmedi. Batının çıkarının karşısında ülkenin çıkarına bir iş yapan kim olursa olsun bu güruhun taarruzundan nasibini aldı. Suçları bazen silah yapıp Filistin’e göndermek, bazen uçak yapıp satmak, bazen otomobil üretmekti. Onlar diri diri toprağa gömülürken şapka satarak zengin olanlar bu toprakların hâkimi oldu hep.
Şimdilerde Sezgin Tanrıkulu‘nun peşine takılanlar, siyonist devşirmeleri, sözde milliyetçiler, çakma ülkücülerden oluşan bir güruh, bir taraftan “İsrail telsizlere dahi bomba yerleştirip patlatıyor, bizim acilen yerli üretim yapmamız lazım, yerli yazılım yapmamız lazım” diye yapılanları görmezden gelerek AK Parti hükumetlerini eleştirirken, aynı zamanda ülkeyi uçuracak bir eko sistemin temellerini atan insanı sırf damat diye topa tutuyor. Ama bu defa öyle olmayacak, Vecihi Hürkuş’u, Nuri Demirağ’ı, Killigil’i yok eden Batının beşinci kolcuları Onu yutamayacak…
Haber Merkezi / Büyük Sivas Haber