HAMASET VE VİZYON
Fars kültürünü “muallim” olarak vasıflandıranlar olmuştur; olabilir. İtiraza mahal yok, tarih öyle akmıştır, biz de boş boş bakmamışızdır.
Helal kazanç mesabesinde dilimize yerleştirdiğimiz kelimeler için aceme ve dahi araba teşekkür ederiz. Neyi alıp, ne şekilde tasarruf edeceğimiz bilincine sahip oluşumuz, ilahi bir lütuftur. Tarihi yolculuğumuz boyunca yalnızca Farslılardan değil, pek çok kavimden pek çok şey öğrenmişizdir. Öğrenmeye devam etmemiz de sonuna kadar gereklidir. Buna “kültürleşme” denir; ancak aldıklarımıza yeni bir kişilik kattığımızı ıskalamak en azından haksızlık olur.
Suriye´de gerçekleşen harekât karşısında Arabî kavimlerin ve Acemî İslam Devleti´nin, haçlılık ruhunun modern varisleri ile aynı hatta görüntü vermeleri, görüş bildirmeleri kaypaklık ve kalleşlik göstergesidir. Makul ve namuslu bir Arap birliği olsaydı en başta İsrail devleti olmazdı, bugün için de Suriye´nin başına bunlar gelmezdi.
Irkçılık ve mezhepçilik uğruna ecnebi müdahalesine en ufak bir itirazı olmayan ve mazisi itibariyle yüksek kültür potansiyeline sahip bu iki ümmet unsuru, bize karşı hiçbir zaman şahsiyetli ve namuslu bir tavır geliştirememişlerdir. Her ikisinin de hangi kara gâvurla kol kola girip, sürprizler hazırlayacağını kestiremeyiz.
Arap ülkelerinin petrol kucağında beylik sürmeleri, elbet baki değildir. Petrol biter, tüm variyetleri de kıt diye kesilir. Trump ile kılıç kalkan oynayan krallar yerine, her aşiret krallık ilan edebilir. Ama İran´ı ayrıca ele almak lazım; arap devletleri kalleşlikle malul, İran ise kaypaklıkla… Takıyyenin acem kaypaklığına uygun düşmesi, dinî tercihlerini dünyevî alana inkılap ettirmelerinde kolaylık sağlamıştır.
Devrimciler; dünyayı İslamîleştirmekle değil, İslam´ı dünyevileştirmekle vakit geçirmektedir. Bu, sosyalist projeyi “komünist parti kapitalizmi”ne çeviren Moskova Devleti gibi kendi sonunu hazırlayabilir. Böyle olursa ortaya nasıl bir İran çıkar, onu da şimdiden bilemeyiz.
Arab´ın kavmiyetçiliğini mezheple tahkimi; Acem´in herkesle, her an ittifakı kurabilecek mezhep genişliği rahatsız edicidir ve tehlikeli sonuçlar doğurmaya devam edecektir. Coğrafyamızdaki her dengesizlik ve olumsuzluk, bütün ülkelere sirayet eder, bizi daha derinden etkiler. İslam´la beraber yaşadığımız “Kültürleşme” sonucu Türkçe yeniden hidayet bulmuş; Türkler, zamana karşı ve tarih önünde tazelenmiştir. Modernlik insanoğlunun yaşadığı en geniş kapsamlı bir “kültür hareketi”dir.
Bu hareket karşısında henüz kişilikli ve kapsamlı bir duruş sergileyebilmiş değiliz. Özümüzün sağlam olduğuna şüphe yok ama öznemiz şimdilik mazisini tüketerek ayakta duruyor. Mukallit modernlikten, modernliğe cevap veren bir tahkik hareketine, taze bir vizyona hâlâ muhtacız. Televizyon vs. ile bir ülkeyi, hattâ dünyayı yönetebilirsiniz ama yönetmek de yerinde saymak değil yön-etmek, yani yeni bir yön belirlemek olmalı…
İktidarı sürdürmeye yönelik kısa vadeli ve pragmatik siyasetlerin on yıllar kaybettirdiği bir ülkede hamaset, vizyonsuzluğu örtmeye yetmez. Modernlik: Planlamadır.
Modernleşme, teorik bilginin rasyonel planlama ile ve daime geleceğe doğru gerçekleştirilmesine yönelmektir. Her zehrin panzehirinin kendinden imal edilmesi gibi, vizyon geliştirmek de cari modern kurumlaşmaya yerli ve yerinde cevaplar vermekle mümkündür.
Büyük Sivas Haber – Sivas