

Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, ilişkilerde sıkça yaşanan ama çoğu zaman fark edilmeyen “ötekinin geçmiş öğretisinin bir parçası haline gelme” durumuna dikkat çekerek önemli değerlendirmelerde bulundu.
Bir diğer ötekinin geçmiş öğretisinin bir parçası olmak!
Kanizi, bazı ilişkilerde bireyin kendi geçmişiyle değil, partnerinin geçmişindeki yaralar, savunmalar ve korkularla yüzleşmek zorunda kaldığını söyleyerek bunun duygusal yükü ağır bir deneyime dönüşebileceğini ifade etti. Kişinin, kendisine ait olmayan bir hikâyenin içindeymiş gibi hissettiğini belirten Kanizi, “Bu ötekinin hikâyesi bize ait değildir ama duygusal yankısı üzerimize siner” dedi.
Korunma içgüdüsünün kimi zaman ilişkilerde mesafe yarattığını söyleyen Kanizi, geçmiş hayal kırıklıklarının bugünkü bağa fark edilmeden taşındığını, bunun ise “kaçınma davranışı”na dönüştüğünü vurguladı.
İlişkilerin iki tarafın da kendi bagajlarını getirdiği bir süreç olduğunu belirten Kanizi, partnerlerden birinin farkında olmadan ötekinin duygusal mirasını üstlendiğini, bu durumun kişinin kendi duygusal alanını kaybetmesine yol açtığını söyledi. Başlangıçta güvenli görünen gri alanların zamanla ilişkide durağanlığa ve boğulmuşluk hissine neden olduğunu ifade eden Kanizi, “Gelişmek adına ötekinin yaralarını taşımak iki tarafı da tükenmişliğe sürükleyebilir” diye konuştu.
Kanizi, böyle ilişkilerin çoğu zaman “duygusal zırh dansı”na dönüştüğünü belirtti: “Her iki taraf da yakınlaşmak ister ama aynı anda savunmadadır. Bağ bir akordeon gibi; bir yakın, bir uzak... Hiç tam birleşemez.”
İlişkilerde bütün olmanın ancak karşıdaki kişiyi geçmişin bir temsili olarak değil, “şu anın bir parçası” olarak görebilmekle mümkün olduğunu vurgulayan Kanizi, sözlerini şöyle noktaladı:
“Gerçek temas, gardın indiği yerde başlar. İnsan kalbi en çok o anda yalnızca ‘ötekiyle’ değil, kendisiyle temas eder.”
Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

