Reklam
Reklam

Edebiyat Dünyası Koronavirüs’ü Tahmin Etmiş miydi?

blank
edebiyat
blank
x - Büyük Sivas

Hikayeler “Hayatı nasıl yaşayabiliriz?” konusunda bize ışık tutan, yol gösteren birer kılavuzdur. Çoğu zaman yazarların hayatı taklit ederek edebi eserleri oluşturduğu konuşulur. Hatta bununla ilgili sık kullandığımız bir klişe vardır. “ Yazar geçmişe bakıp geleceğe ayna tutan kişidir.”

Edebiyat Dünyası Koronavirüs’ü Tahmin Etmiş miydi?

Pandemi döneminde insanlar geleceği her zamankinden daha fazla merak eder oldu. Sorun büyük olunca strateji uzmanları, bilim dünyası, köşe yazarları, ekonomistler, iş adamları, akademisyenler, konuyla uzaktan yakından alakalı ya da alakasız, bilgili ya da bilgisiz herkes değişik öngörülerde bulunmaya başladı. Peki geleceğin dünyası nasıl olacak? Yeni yıllarda bizi neler bekliyor?   Gelin bir de edebiyat dünyası açısından bu meseleye göz atalım. Bakalım geçmişte hangi yazarlar gelecek için ne demiş?

Kendi zamanının ötesine geçip geleceği tahmin etme konusunda ilk aklıma gelen isim ünlü yazar George Orwell. İktisadi ve politik anlamda geleceği görme konusunda bugüne kadar yetişmiş en yetkin yazar olduğuna inandığım Orwell, en isabetli öngörülerine belki de Hayvan Çiftliği ve 1984 İsimli eserlerinde ulaşmıştır. Orwell’in kitapları sadece bir ülkeyi, bir devri, bir dönemi ya da bir ideolojiyi değil; gelişen şartlar içerisinde bugünün ve yarının dünyasını anlayıp yorumlamamızda bize fazla kılavuzluk edecek başucu eserleri oldu. Gerçekliği en sert ve en mizahi şekilde aynı potada buluşturmayı başaran Orwell,distopya türünün en başarılı örneklerini vermekle birlikte geleceğin dünyasının aslında bize ütopik hayaller kurduran bir kara mizah ürünü olduğunu oldukça trajik şekilde eserlerinde hissettirir.

Yukarıdaki kısa tanıtımdan sonra konuyu biraz açıp bugünün dünyasıyla bağdaştıracak olursak 1984 isimli romanda Orwell, büyük birader isimli sistemin sahibi olan kişinin herkesin evine yerleştirdiği “Tele ekran” isimli makineyle herkesi ve her şeyi gözetlediğini, tüm kontrolü elinde tutmak isteyen bir güç olduğunu ve kurduğu hegemonya sayesinde bunu sonuna kadar başardığını, ondan kaçışın olmadığını en korkunç şekilde gösterir.Bireyselleşmenin mümkün olmadığı bir dünyada herkes sistemin bir parçasıdır ve ona itaat etmek zorundadır. Gizlilik ve öznel bakış açısı kaldırılmıştır.

Geçtiğimiz günlerde Whatsapp’ın yaptığı gizlilik sözleşmesi anlaşması beni ister istemez 1984’e götürdü. Orwell bu romanı 1948 yılında, yani henüz modern anlamdaki bilgisayarların üretilmediği zamanda yazmış olmasına rağmen tele ekran ismini verdiği makinelerde muhtemelen bilgisayar teknolojisini işaret ediyordu. Biraz daha derinlemesine düşündüğümüz zaman belki Whatsapp’ı ya da  2013 yılında Edward Snowden’ın NSA belgelerini sızdırmasını büyük biraderin herkesi gözetlemesine ve mahremiyetin kalmaması olgusuna benzetebiliriz .Kitabı okuyanlar için metaforları arttırmak mümkün.

İkinci örnekte ise ilkine göre daha pembe bir senaryo çizen AldousHuxley’in Cesur Yeni Dünya’sını gösterebiliriz. Başta ütopikmiş gibi görünen ve herkesin hayatından memnun olduğu bir dünya hakimken kitap ilerledikçe ütopyanın antitezi olarak adlandırdığımız distopya dünyasını Cesur Yeni Dünya’da görüyoruz. Kitabın ilgi çekici ve bir o kadar günümüz dünyasına benzeyen kısımları mevcut. Ancak 2020 yılında gelinen noktaya göre bakacak olursak sanırım insan dünyasını fazlasıyla kontrol eden ilaçlarla ilgili yazdığı bölümler kitabın en çarpıcı kısımlarıydı. Huxley’in 1932 yılında yazdığı kitap insanların alındığında ruh halini değiştiren ve kendilerini iyi hissetmesini sağlayan ilaçlar, o yazdıktan 18 yıl sonra antidepresan haplarının bulunmasıyla hayatımıza resmen girmiş oldu. Genetik mühendisliğiyle ilgili yapmış olduğu öngörüler ise 1972 yılında DNA’ya yapılan ilk müdahale sonrasında gerçekleşti.

Üçüncü örneğimiz ise dünya tarihine en fazla katkısı olan filmlerden biri olan V ForVandetta. Sinema tarihininkült eserlerinden biri olan V ForVandetta, distopik anlamda tam bir başyapıt niteliğinde. Filmde en fazla dikkatimi çeken bölüm iktidar olmak için şehir sularına ölümcül bir virüsü bulaştıran ve sonrasında zehirin panzerini yüksek meblağlarla halka satan bir grubun var olmasıydı. Günümüze göre yorumlayacak olursak virüsü bulaştırıp dünyaya yayan ve sonrasında panzehiri bulup yine dünyaya satıp dünya liderliğine soyunan ülkelerin durumuyla filmin örtüştüğünü görüyoruz.

Söz vücut bulur derler, kendini gerçekleştiren kehanetten söz ederler. Bu kahinlerin bir kısmı roman yazarı ya da senarist. Onların aklına gelenler seneler sonra bizim başımıza geliyor. İnsan bunu görünce ister istemez şöyle düşünüyor: Bu yazarlar mı olması muhtemel şeyleri önceden görüp yazıyorlar, yoksa onlar yazdığı için oluşan ilhamla mı insanlar bir şeyleri icat ediyorlar. Hani yumurta mı tavuktan, yoksa tavuk mu yumurtadan çıkar meselesi gibi.

Hayat mı sanatı taklit ediyor yoksa sanat mı hayatı? Bunu bilmek zor ama bildiğim bir şey var. İnsanın zihni, hayal gücü tüm evreni kuşatacak,onu içine alacak kadar büyük. Bu konuda daha çok şeyler söylenecek,çok şeyler yazılacak. Ama gelecek konusunda atıp tutarken söylediklerimizin bir gün gerçek olabileceğini aklımızdan çıkarmamak lazım.

Biz yine de “Hayır söyle işine, hayır gelsin başına.” atasözüyle yazımızı bitirelim.

Büyük Sivas Haber

Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

Şenay Şimşek Haber Editörü
blank

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Bu Alana Reklam Verebilirsiniz
Lütfen Arayın

0544 433 1 555