
Dilimizde “ah” kelimesi genelde ünlem olarak kullanılır, pişmanlık, acı gibi duyguları dile getirir… Ayrıca “ah alma” deyimini de çok kullanırız. İnsanlara zarar verenlerin, insanların hakkına girenlerin, zarar verdikleri ve hakkını yedikleri insanların beddualarına maruz kalmasını ifade eder. Şu sıralar, kime baksanız ya “ah çekiyor”, ya da birilerine “ah veriyor”…
Köşe Yazarımız Tacettin Kepenek Yazdı “En Büyük Parti, Ah Parti”
AK Parti Konya il başkanı “kışın salatalık, domates yemezdik, turşu yerdik, çok zenginleştik…” demiş. Bu ülkede turfanda sebze, ne zamandan beri zenginlik alameti oldu, acaba? Kendisi ve kendisi gibiler zenginleşince, herhalde bütün milleti kendileri gibi zannediyorlar…
Elbet te, sadece bu zat-ı muhterem değil, onun gibi düşünen milyonlar var. Köyde ki evlerinin önüne bir ağaç dikmeyi bile akıl edememiş bir nesil, bu toplumun yaşayan bir gerçeği…
Bu toplum kesimleri artık şehirlerde, içinde helası, banyosu olan evlerde yaşıyor olsalar da, yaşadıkları apartmanların ortak giderlerini ödemeye bile hala alışamadılar.
Benzin parası bulamasalar da, arka camlarında babam sağ olsun yazılı arabalarının, kapı önünde durmasını veya ellerine birer cep telefonu alıp sabah akşam hısım akraba ile dedikodu yapmayı, nitelikli bir yaşam olarak görüyor ve bunları zenginlik zannediyorlar…
Hiçbir şeyin farkında bile değiller veya farkında değilmiş gibi davranıyorlar… Nede olsa onlar için tövbe kapısı açık duruyor! Filmin sonunda ya aldatıldık derler, ya da kandırıldık der işin içinden çıkarlar. Aynen FETÖ de olduğu gibi…
Elbette bu milletin tamamı, kendini zengin zanneden veya havadan zengin olanlar gibi değil… Bu milletin aklı başında, muhakeme yeteneği olan, soran sorgulayan ve düşünen, büyük bir kesimi daha var.
Bu kesimler uzun zamandır, diğerlerine ”ah verirken” artık diğerlerinin de yavaş yavaş “ah çekmeye” başladıklarını görüyoruz…
İktidar, ülkenin ekonomik sıkıntılarını kısmen kabul ediyor gibi görünse de, sorunun kaynağı olarak dış güçleri, Rusya-Ukrayna savaşını ve salgın dönemini sorumlu tutma eğiliminde.
Hatta Sayın cumhurbaşkanımız dâhil, devlet erkânının büyük bir kısmı “ülkemizde işsizlik sorunu yok, iş beğenmeme sorunu var” diyebiliyor…
Kanaatimce bu fikri ileri sürenler, bu ülkenin gençlerinin çok fena ahını alıyor… Belki de bu düşüncelerinin kaynağı, gençlerin devlet kurumlarının veya kurumsallaşmış büyük şirketlerin kapısını zorluyor olmasıdır…
Dünya değişiyor, insanlar değişiyor, genç nesiller değişiyor artık hiçbir şey eskisi gibi değil… Yeni nesil, egoları ile başa çıkamayan, kifayetsiz işverenlerin elinde, köle muamelesi görmek istemiyor.
Gençler çalışmak üretmek istiyor ama eğitimini aldıkları branşlarda, iş güvencesi ve belirgin bir iş tanım olan işlerde…
Tatil ve izin imkânları olan, uygun mesai süreleri, adaletli bir emek ücret dengesi, düzenli maaş ve iyi kötü kuralları olan bir iş ortamı istiyor, hepsi bu… Bu ülkeyi idare edenler, yeni iş alanları yaratmak bir yana bu düzeni de kurmak zorunda…
Mevcut iktidar, muhtemelen ya bu durumu idrak edemiyor ya da işine gelmediği için en kolay olanı yani gençleri suçlama yolunu seçiyor… Asıl gerçek, ülkede verimli bir ekonomik sistemin kurulamamış olduğudur.
Almanya krizde, Almanya bizi kıskanıyor söylemi ile Almanya’yı küçümseme veya iş beğenmiyorlar diye kendi gençlerini suçlama politikası, bu ülkeyi idare edenleri sorumluluktan kurtarmaz…
Hâlbuki iktidar sahiplerinin ve yönetici kesimlerinin çocukları adeta milyon dolarlarla oynuyor. Etraflarında eş, dost, akraba, arkadaş kim varsa, ya devletin bankalarına, iştiraklerine veya devlet iştiraki olan yüzlerce şirkete veya kamu kurumlarına kolayca yerleştiriliyor.
Kimisine üç, kimisine on üç maaş verilebiliyor. Hatta yurt dışında, bir sterlin sermayeli şirket kuranlar, milyonlarca dolarlık transferler yaparken bu ülkeye vergi vermemenin yollarını bile bulabiliyor…
İşte bunlar ve bunlara sebep olanlar, milyonlarca genç işsizin “ahını alanlardır”…
Bir zamanlar reis yol yaptı, köprü yaptı, hastane yaptı, onun sayesinde uçağa bindik, sayesinde köyleri terk ettik, ekmeden biçmeden destek aldık, üç beş yıl prim yatırıp emekli olduk diyenler bile, şimdi ah, ah diyor…
Hayat pahalılığı arttıkça, işin ucu kendine değen bir kısım halkımız, ucuz ekmek, ucuz yağ kuyruğuna girmeye başladı, elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve gıda zamlarının altında adeta eziliyor… Emekli kesimin, ah çekecek takati bile kalmadı, durumları tam perişanlık…
Birileri çıkıp, AH parti adında bir parti kursa, milletin büyük bir kısmı AH partili olacak kıvama gelmiş gibi… Bir yanda “ah çekenler” diğer yanda “ah alanlar”… “Ah çekenlere” hak etti denilebilir ama “ah alanlar” bilsin ki “kimsenin ahı, kimse de kalmayacak”…
Büyük Sivas Haber