Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, Adana’da düzenlenen TEKNOFEST alanında Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtladı. Selçuk Bayraktar, uydu ve yörünge transfer araçları üretmeyi hedeflediklerini belirtti.
Gözümüzü uzaya diktik!
Bayraktar’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
“TEKNOFEST’İN DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK”
TEKNOFEST’in coşkusu hiçbir yerde yok. İnanılmaz bir enerjisi var. Adana sıcak insanı daha da sıcak. Kardeşlerimizin ortaya koyduğu eserler hepimizi bir anlamda yüksek hızlı şarj istasyonu gibi dolduruyor. Dünya ne kadar karanlık gündemde de olsa TEKNOFEST bambaşka bir iklim gibi. Bambaşka bir dünya yaratıyor. TEKNOFEST’in gerçekten büyüsü var ve insanı inanılmaz motive ediyor. Ülkemin, Türkiyemin gencecik mühendisleri, gencecik bilim insanları dünyayı yeniden inşa edecekler ve çok daha büyük bir değer önerisiyle inşa edecekler. Bu duygu insanı geleceğe dair hem coşturuyor hem de umutlu bir hale getiriyor. Festivali kavramsallaştırırken içeriğini düşünmüştük; ama coşkusunun böyle olacağını asla tarifleyemezdik. Büyük bir tutkuyla insanımızın, milletimizin sahip çıkacağını tahmin edemezdik. Teknoloji festivali, dünyada örneği yok. Kiraz, karpuz, caz festivali, film festivali var. Teknolojinin fuarları var. Ufak ufak yarışma platformu var dünyada. TEKNOFEST hem içinde yarışmalar var hem dev bir fuar gibi. Bunun yanında hava, teknoloji gösterileri var. Bir yandan da toplumun önünde, toplumun, milyonların, 7’den 70’e herkesin katılımıyla gerçekleşiyor. Bir anda alan büyülü hale dönüyor.
“YARININ YARIŞINA HAZIRLANIYORUZ”
Türkiye’nin böyle bir iddiasının olmadığı döneminde başladık. Benim dönemimde üniversite öğrencilerinin yapacağı en maharetli iş, yabancı bir firmada bakım mühendisi olmaktı. Ama şimdi öyle değil. Zaten baharın gelmesi ancak böyle mümkün olur. Her yer gül bahçesi gibi olması lazım, eko sistemin oluşması lazım. Ülkemizde İHA yapılıyor olsaydı bu alanı seçmezdik. Bugünün değil yarının yarışına hazırlanan bir gençlik var. Yarının trendi ne olacak, 10 yıl sonrasına hazırlanıp dünyanın lideri olmak. TEKNOFEST’in maksadı bu.
“TOPLUMUMUZ AÇISINDAN BİZ TEKNOLOJİYİ GELİŞTİREBİLİRİZ”
Ben TEKNOFEST’in misyonunun toplum nezdinde kökleştiğini değerlendiriyorum. Toplumumuz hem yaşanmış tecrübesi hem de olumlu örnekler üzerinden bunun mümkün olabileceğini düşünüyorum. Ne kadar stratejik ve hayati olduğunu özellikle son yaşadığımız olaylar toplumumuza iyice anlatmış durumda. Toplumumuz açısından biz teknolojiyi geliştirebiliriz, dünyada en iyisini yapabiliriz duygusu yerleşmiş durumda. Hatta özgüven devrimi dendi. Bu işlerin ne kadar hayati olduğunu toplumumuz benimsemiş durumda. Tam tersi iddianın da yerleşmesi mümkün; ‘biz bunları yapmayalım dışarıdan alalım’. Teknolojik rekabet ortamında daha ucuza da olabiliyor. Bizim savunma sanayi alanımızda yurtdışı muadillerinde birkaç kat daha maliyet etkin olduk. Dünyada bizi maliyet etkin verdiğimiz için tercih etti.
“EN ÖNEMLİ DEĞER İNSAN”
Bence en önemli projemiz TEKNOFEST. Bu işleri yapan en önemli değer insan. İnsana yüklediğiniz donanım, ona yüklediğiniz anlam, bu teknolojiyi niçin geliştireceğiyle ilgili anlam. Sadece kendi cebini doldurması değil. Fikri gücüyle ve değer dünyasının derinliğiyle insan olduğundan TEKNOFEST’in misyonu bir anlamda o. Sen dosdoğru ahlakla yap, ülkenin faydasına yap, bugünün değil 5-10 yıl sonrasına bugünden hazırla. Teknolojiyi insanlığın ve ülkemizin faydasına geliştir. Elbette yüksek katma değerli işler bunlar. Büyük bir refaha kavuşacaksın ama. Burada en büyük öncelik hızla en yüksek parayı kazanmak değil en büyük önceliğin insanlığın faydasına olmak…
“PARA ANCAK BİR ARAÇ OLABİLİR”
İlk gençliğimde araştırma görevlisiydim ABD’de. Oradan bursluydum. Okul param ve maaşım aldığımız burstan geliyordu. Asgari ücret gibi bir ücret alıyordum, bana fazla fazla yetiyordu. Aşağı yukarı aynı ayakkabıyı, aynı pantolonu giyiyorum. 20 sene önce de aynı ayranı içiyordum. Şimdi de aynı şeyi yapıyoruz. Para ancak bir araç olabilir. Para metayı satın alır. Günün birinde bu işleri yapmak için mesken yapmanız gerekir, orada lazım olur. Ne bir vizyon yaratabilirsiniz ne de ilham kaynağı olabilirsiniz ne gönül yapabilirsiniz. Yeri geliyor on milyon dolarca TL’ye bedel testler yapıyoruz. Üzerinde Türkiye’nin geliştirdiği mühimmatlar var. Uçurmak için, inşa etmek için onbinlerce saat emek var. Elbette bunun için kaynağa ihtiyacınız var.
“BURADA ÖZGÜVEN DEVRİMİ YAPILIYOR”
Bütün bunların içinde paranın yeri neresidir diye sorsanız. Bu festivalde herşey ücretsiz. Onbinlerce gencin buraya gelsinler en ücra köşelerinden bir çocuk gelsin, uçağa dokunsun belki ülkemizin uzay teknolojisini inşa edecek diye düşünüyoruz. Bütün mali yükün yarısını Baykar çekiyor. Burada yapılan iş o kadar büyük ki. Burada özgüven devrimi yapılıyor. Bir milletin geleceği yeniden inşa ediliyor. Bu çok kıymetli bir şey. 20 seneyi aşkın süredir İHA’yı geliştiriyoruz. Oraya harcanan kaynaklarını düşünün. Sadece Kızılelma’yı, Akıncı’yı değil yüzlerce eseri yapacak milyonlarca genç yetişiyor. Biz 7 kişi başladık, dalga geçiyorlardı. En yakınınızı ikna etmek bile güçtü. Şimdi böyle hayallere inanan, hayallerine dokunduğumuz en azından yüzbinler var. ‘Ben ülkemin, dünyanın kaderini değiştireceğim’ diye başvurdular. TEKNOFEST’in 20 yarışı Antalya’daydı. Dışarıda sıcaklık 40 derecenin üzerindeydi. Güneşin altında, bir çadırda gençler yarışma düzenliyordu. Şimdi sıcağın altında çalışıyorlardı. Drone uçurup, yarışıyorlardı. Bir takımla konuştum, çok etkiledi beni. Bir genç kız, İTÜ 2. sınıfta mühendis. Takımını kurmuş. İsmi Cezeri takımı. 23 tane mühendis var takımında. Kendisinden büyükler var. Dronelerle voleybol oynattılar. Sıcak 40 derece herkes denizde. 3 gündür uyumadıklarını söyledi. Kendisi de bitkin halde ama öyle azim var ki, 2. sınıf öğrencisi 23 tane mühendis toplamış. Ekibini inşa etmiş. Onlar derece alamadılar ama bana sorsanız, dünya üzerinde herhangi problemi bu kadar büyük inançla çalışan takıma verin herşeyi çözer.
“ABD TOPLAMA BEYİNLERLE BAŞARIYOR”
ABD dünyanın her tarafında toplama beyinlerle yapar büyük projelerini. Her türlü ekiple bir anlamda çok geniş spektrumla ülkelerden gelen ekiple takım çalışmasını yürüttüm. Onlarla bizim çocukların arasındaki fark nedir sorarsanız, bizimkilerin çok inançlı olduğunu söylerim. Elbette bizim ülkemizden çıkması çok daha zor. Bizim pazarımız farklı. Zenginliğimiz çok daha az. İçeriden ve dışarıdan dirençle karşılaşıyorsunuz ama bunlar sizi çok daha dirençli kılıyor. O çocuklar daha fazla çalışıyor. Ülkesinin iddiasını yükseltmiş oluyor. Bunun benzerini az gördüm dünyada. Elbette bu işleri para kazanmak için yapmıyoruz.
“İNANCIMIZ BİZİ MOTİVE EDİYOR”
Elbette ilk hedefimiz inancımız bizi motive ediyor. İnancımızın verdiği emir motive ediyor; iyiliği yayma, kötülüğü yasaklama. Ülkemizin bu alandaki bağımsızlığı motive ediyor. İHA’ları geliştirirken göklerdeki bağımsızlığımız bizim için kıymetliydi. O dönemde ülkemizde terör problemi vardı. Rahmetli babam, ekibim, ağabeyim ve ben yıllarca güneydoğuda terör bölgesinde yaşadık. İlk bölgeye gittiğimde 2006 yılıydı. Gabar’da, Şırnak’ın Akçay tugayında aylarca kaldık. İlk robot helikopterle denemeler yapıyorduk. İlk milli uçuş kontrol sistemini geliştirmiş olduk. Bizi ne motive etti? Çaresizlik hissi. Terörist yola tuzak kuruyordu, askerlerle omuz omuza yürütüldü bu mücadele. Her gün mücadele ettiğin memleketimin evladı Mehmetçik şehit oluyordu. Mayına basıyordu, paramparça oluyordu. Bulunduğumuz yere havan topu atılıyordu.
“KIZILELMA HEDEFİ 20 YIL SÜRDÜ”
Kızılelma 20 senelik hedefimizdi. Kızılelma vardıkça uzaklaşan bir ülkü. Biz milletimize söz verdik ‘ülkemizin ilk insansız hava aracını uçuracağız’ dedik. Kızılelma’ya varmak 20 sene sürdü. Takımlar gibi düşünün Baykar’ın hikayesini. Adına 6 defa marş düzenlemiş bir uçağımız var Bayraktar. Şimdi motorundan, fren balatasına, kamera Kanada’dan geliyordu, şimdi ASELSAN daha iyisini yaptı. Savunma sanayinde devrim gerçekleşti. Akıncı’yı yaptık. Şimdi Bayraktar TB3. Artık atmosferde yapacağımız en büyük platform Kızılelma. Karalara hakim olabilmek için denizlere hükmetmeniz gerekiyor.
“GÖZÜMÜZÜ UZAYA DİKTİK”
Kara ve denizlere hükmetmek için gök vatanda varlık göstermeniz gerekiyor. Hepsine hükmetmek için uzayda varlık göstermeniz gerekiyor. Dolayısıyla uzaya göz diktik. Takım uydular inşa edelim dedik. Buna yıllarca çalışıldı. 2 yıla yakın ön hazırlığı sürdü. Alçak yörünge küresel konumlama sistemi inşa edelim dedik. Ufak uydular bunlar. Uçaktan karmaşık şeyler değil. Ufak ama eski sistemlere göre çok daha maliyet etkin. Yörünge transfer araçları var bunun yanında. Hedefimizi biraz daha yükselttik, fırlatma araçları; yani sizi yörüngeye çıkaracak araçlar. Fergani’yi kurduk. 10 yıl içinde hedefimiz uzaya bağımsız çıkabilmek, küresel konumlama sistemini inşa etmiş olmak. Dünyada çok eşi benzeri yok açıkçası.
“İSRAİL’İN SAVUNMA GÜCÜ ABD SAYESİNDE”
İsrail hava savunma sistemlerini bütünüyle imha edemiyor. İsrail’in ayrıca kendi gücü değil. Elbette arkasındaki süper gücün gücü. O algıyı yaratmak istiyor. İnsanlık için, tedarik zincirine yerleştirilen bombalar, korkunç bir karanlığın çanları çalıyor. Yarın kulaklık alacağım, onun için de mi bomba var. Evladıma telefon alacağım, onun içinde de mi bomba var diye düşünmeden edemiyorsunuz.
“İNSANLIK VE MEDENİYET GÜVENLE İNŞA EDİLİR”
8,5 milyar insan var dünyada. Onları bir düşünelim. Girdiniz internete evladınıza kulaklık aldınız. İsminizi cismini yazdınız. Bunun içinde bomba var mı yok mu? İnsanlık ve medeniyet güvenle inşa edilir. Türkiye 40 yıl boyunca dünyanın en kanlı terör örgütlerinden biriyle savaştı, yüksek teknolojiyi kullanarak dize getirdi. Terör örgütlerinin bile limitleri vardır, belli şeyleri yapmazlar. Gıda zincirine, su yoluna saldırmazlar, limitleri var. Şiddeti sistematik kullanırlar ama sınırları vardır. Devlet dediğimizde daha organize düzenle çalışan bir mekanizmadır. Sofistike yapıdır. Daha fazla yazılı kuralı vardır, müessesesi vardır. Chack noktaları ve denetim mekanizmaları vardır. Terör örgütlerinin bile yapmayacağını terör devletleri yapmaya başlamışsa dünya korkunç bir karanlığa sürüklenmiş demektir. Saat aldım düşünelim, bileğimde patlayacak mı, patlamayacak mı? İnsanlık bu duyguyla yaşayamaz ki. İnsanlık, medeniyet birbirine güvenerek tekamül edebilir değil mi?
“BENZER BİR AHLAK, BENZER BİR YAKLAŞIM”
FETÖ’nün yaptığı şeylere çok benziyor İsrail. FETÖ yurt dışı destekli bir örgüttü. Bir komutan evinde astlarını ağırlıyor. Yatak odasını ziyaret eden astın eşi dinleme cihazı yerleştiriyor. Şimdi benzer şeyler değil mi? Benzer bir ahlak, benzer bir yaklaşım.
“İSRAİL GÜNAHSIZ BEBEKLERİ ÖLDÜRÜYOR”
Üzerimize ambargo uygulandı devlet olarak. Toplum bunu bilir oldu, bağımsızlık daha kıymetli oldu. Bu işin anlamını ne kadar anlatmaya çalışsak bu kadar anlatamazdık. Yapılan işlerin ne kadar kıymetli olduğunu bizlere bir defa daha hatırlatmış oldu. Tedarik zincirinden tedarik ettiğimiz bir sürü element, bileşen var. Siber saldırılara karşı sürekli tedbir geliştiriyoruz. Tedarik zincirine direk kit hazırlanıp, konulmuş. Bunlar her şey için kit hazırlamışlardır. Laptop almışsınız, onun için de hazırlıkları vardır. Siyonizm dünyanın her yerinde bir anlayış. Bir taraftan baktığınızda tümüyle faşizan bir inancın uzantısı gibi. Şimdi bebekler yeryüzündeki tüm oluşlar içinde en masum varlıklar. Kimin bebeği olursa olsun. Sosyal olayların her birinde sorumluluğumuz var ama bebeklerin alakaları yok. Bebekleri öldürmek her şeyi öldürebilmeyle, insanlığı öldürebilmeyle eşdeğer.
“İVMEMİZ SAVUNMADA YUKARI YÖNLÜ”
Havacılıktaki serüveni akamete uğrayıp yeniden dirilişi yaşayan ülkeyiz İHA’larla. Kendi serüvenini akamete uğrattırıp, bir anlamda İHA’nın devrini başlatan ülkelerden biriyiz. Muharebede ilk SİHA’yı kullanıp zafer kazanılmasına vesile olan ülkeyiz, mesela Azerbaycan’da. İvmemiz bir anlamda yukarı yönlü ama tabii eksiklerimiz var. Hava savunma sistemleri de bunlardan bir tanesi. Dünyadaki muadillerinden de modern sistemleri geliştirdiğimizi ama şimdilik uygulamaya koyamadığımızı görüyoruz. TÜBİTAK, ASELSAN, ROKETSAN hava savunma sistemleri geliştiriyor, çok daha fazlası lazım. Hava savunma kabiliyetinden daha da önemlisi, uzun menzilli füzelere sahip olmak. Savunmak çok daha zor çünkü. Karşı taraf vurabileceğinizi biliyorsa o zaman saldırmıyor zaten. Bir mermi attınız diyelim ki, karşı taraf size mermi attı, siz onu başka mermiyle durdurmaya çalışıyorsunuz, bu zor bir şey. Saldıran silahları yapmak daha kolay ama etkileri çok daha fazla. Türkiye uzun menzilli füzeler yapmaya başladı ROKETSAN’la bildiğim kadarıyla.
“YERLİ MOTOR İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
Ufak platformlarda Bayraktar TB2 ve TB3’de yerli motor var, onlarda sıkıntı yok. Jet motorlarında helikopter motoru var. Daha büyük Akıncı yapmak hedefimiz var. Kızılelma’nın motoru da kendini geliştirme projemiz var. Kızılelma’nın motorunu şu anda Ukrayna’dan alıyoruz. Kendi motorumuzu geliştiriyoruz. Bir de Kızılelma’ya takılacak motor var. Motor teknolojisi eski teknoloji. Uçakları geliştirirken kullandığımız teknolojiler çok daha yeni nesil. Türkiye bunların hepsini başardı. Sadece kendi ihtiyacını karşılamıyor, onlarca ülkeye ihraç ediyor. Motor teknolojisi titizlikle üzerine gidilmesi gerekiyor. Türkiye ufak pistonlu motorları yaptı. Dizel motor yapıldı. Motor çok iyi, başka dünyada yok. Otomotivde var ama havacılıkta yok. Türkiye’den dünya çapında bir eser niye çıkmasın? Uçak kendi sınıfında olmuş, motor niye olmasın?
“2025’TE 10’DAN FAZLA KIZILELMA ÜRECEĞİZ”
Alışılmış kavramların, öğrenilmiş yenilgi halinin yıkılması gerekiyor. Dünyanın en meşhur kebaplarını, tatlılarını yapıyoruz. Onu niye yapmıyoruz. Türkiye dünyanın en büyük SİHA üreticisi ve ihracatçısı. Şu anda yüzde 65’i Türkiye’nin elinde. Baykar büyük dronlarda dünyanın en büyük ihracatçısı. Ufuk dronelerda Çinliler var. 2025’te 10’dan fazla Kızılelma üreteceğiz dedik. İnşallah çok daha fazla üreteceğiz.
“DENİZE İNİP KALKAN VERSİYONLARINA ÇALIŞMAMIZ DEVAM EDİYOR”
Bizim 80 kiloluk Kalkan dediğimiz İHA’mız var. F-35 de kısa pistten kalkıyor. Dikey kalktığı zaman epey bir yakıt sarf ediyor. Havada tekrar yakıt alması gerekiyor. Uçağın kalkabileceği çok pist var. Pist vurulsa bile tamir etmek çok kolay. Beton blokları birkaç saat içinde silahlı kuvvetler tahmin eder. Dikey kalkış özelliği elbette güzel. Bir ikmal platformu temelde. Kalkışı bir anlamda yerde simüle ettik. İnişi çalışıyoruz şu anda. İnşallah bu yıl gemilere otomatik olarak inip kalkacaklar. Denize inip kalkan versiyonlarına çalışmamız devam ediyor.
“AMBARGOYA SEVİNENLER OLDU”
Elektro tikleri biz yapmıyorduk, uçağın üzerindeki kameraları. Şimdi yapılan kamera Kanada’dan alınan 2 kat daha iyi. Biz hangi kamerayı takarsak dünyada en fazla o satılıyor. En büyük üretici biziz. O zaman şöyle demiştim, ‘Bugün Kanada bize kamera vermeyebilir, biz devam ederiz, kamerada yerlisi var, hedefler açısından hiçbir şey değişmeyecek’. İçeride birileri sevindiler ambargo olmasına. Niye sevindiler onu anlayamadım. Bizim uçaklarımız hedefleri başarılı şekilde vurdular. Ukrayna savaşında 7 ülke kampanya yaptı. Biri Kanada’ydı. Para topladılar SİHA satın almak için, Ukrayna’ya verilmek üzere. Tarihin akışına bakarsanız, kısa süre sonra tarih iddia ettiğimiz şekilde aktı. Türkiye’de birileri niye yabancı devletin bize ambargo uygulamasına sevindi, onu anlayamadım. Birileri tepindi üzerinde, haber yaptılar, çok sevindiler. Bu silahlar işgal edilmiş Karabağ’da da kullanıldı. Ondan dolayı ambargo geldi. Niye sevindiler ambargoya? Öyle manşetler falan attılar. Niye sevinirler? Azerbaycan toprakları buralar. Onbinlerce insan sürülmüş. Bu silahlar işgalcileri oradan uzaklaştırılmak için kullanıldı. Kanada ambargo uyguladığından dolayı sevinilip niye haber yapılır? Yüzbinlerce saat çalışınca uçak uçabiliyor. Takoz örneğini koyunca hiçbir yere gidemiyor.
“KIZILELMA EVLADIMIZ GİBİ”
Kızılelma’nın yeni prototipi daha güçlü motorla çalışıyor. 2’den fazla üretim varyantı olacak. Bir anlamda yapısalları ve iniş takımları da gemiye sert inişlere dayanıklı şekilde yapıldı. Uçağın bütün yapısalları neredeyse yeniden yapıldı, epey zaman aldı. Daha süratli, keskin manevralar yapıyor. Hepsini kendimiz yaptık. Sıfırdan tasarlandı adeta. Çok yenilik var. Şimdi seri üretime geçtik. Kızılelma evladımız gibi. 20 sene peşinde koştuğumuz şey, hayatımızı vakfettiğimiz şey, o yüzden çok kıymetli.
“ASLINDA KULLANILAN SİLAHLAR ÇOK DAHA TEHLİKELİ”
Zirai ilaçlamadan, kargo dronelarını göreceğiz. Uçağa otomatik emniyetli uçabilecek şekilde koyuyoruz. Karar karargahlarda oluyor. Kamikaze dronelar kendi kendine karar verenler çok tehlikeli. İnsanoğlu bugüne kadar kullanıldığı silahlardan daha tehlikeli değil. Her silah ateşlendikten sonra bir hedefe gidiyor. Gidinceye kadar orada ne var bilmiyor. İHA, SİHA’lar gibi keşif yapmıyorlar. Aslında kullanılan silahlar çok daha tehlikeli. Bir koordinata füze yolluyorsunuz hedefi bir zaman sonra vuruyor. Yeni nesil muharebe böyle çok daha akıllı, maliyet etkin, ufak, bir anlamda yavaş olacak. Sürüler halinde uçan, sürü sinerjisini kullanan teknolojiler geliyor. Türkiye’de İHA ve drone üreten onlarca firma var. Bizim akıllı sihir füzemiz var Bayraktar TB2’den atılan. 200 km. menzili var, akıllı drone gibi düşünün. İçinde jet motoru var. Üzerinde kamera var. Koordinata gidebiliyor, kamera ile görüp hedef seçebiliyorsunuz.
“100’DEN FAZLA TB2 ÜRETİYORUZ”
Bayraktar TB2’den 100’den fazla Akıncı’dan da 48’den fazla üretiyoruz. TB3’ü hızlandırmaya çalışıyoruz. Ürün fabrikadan çıkmadan müşterisi hazır. Yeni platformlarımızı kendi kaynaklarımızla kurgulayarak geliştiriyoruz, uzay çalışmaları da öyle. Bir anlamda geleceğe yatırım yapıyorsunuz. Biz hep yapılmamış alanlara çalışıyoruz.”DÜNYANIN EN BÜYÜK FAALİYETİNİ YÜRÜTEN VAKIF OLDUK”Dünyanın en büyük faaliyetini yürüten vakıf olduk. Bütün gelirleri Baykar karşılıyor. Bir de Kültür ve Medeniyet Vakfı var. Sanat ve kültürel alanda çalışmaları yürütüyor. Can Sağlığı Vakfı, Canan Bayraktar, annemin ismini koydum. Babam kanser olunca aylarca makale okudum. Ne kadar büyük bela olduğunu insan bire bir yaşayınca. Kanserle dünyada yürütülen çalışmalar var. Biz sadece parçasıyız. Yapay zekayı kullanıyoruz. Ticari bir müessese para kazanmak zorunda ama vakıf öyle değil. Vakıf bir misyon doğrultusunda hizmet ve çıktı üretmek durumunda. Şirket kurduğunuzda da yüksek teknoloji geliştiriyorsanız yine ona yatırıyorsunuz. Şirkette gönüllüler olmuyor ama vakıfta gönüllüler oluyor. Profesyoneller de var vakıfta. T3 Vakfı’nda 200 kişi çalışıyor. 10 binden fazla gönüllüsü vardır belki de. Baykar olarak büyük oranda mütevvellisi finanse ediyor.
“DEPREM KONUTLARIMIZ TAMAMLANDI”
Deprem bölgesinde konutları bitirdik. Önce nakdi olarak yaptık. AFAD ne dediyse onu yaptık. Binaları inşa ettik, 1012 binayı teslim ettik. Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta yaptık. Hepsini teslim ettik. 120 milyon dolar civarı olması lazım, deprem bölgesinde yaklaşık o kadar para harcadık. Sürekli faaliyetlerimiz devam etti. Atölyelerimiz, vakfımızın gönüllü faaliyetleri oldu.”TEKNOFEST’İ SÜREKLİ GELİŞTİRİYORUZ”TEKNOFEST’in konseptini sürekli değiştirmek üzerine çalışıyoruz. Yenilenmesi gerekiyor, ekip kurduk. Bir birimimiz bunun üzerine çalışıyor, TEKNOFEST’in dönüşümü üzerine.
Kitap okuyorum, bazen özet okuyorum. Tarih, teknoloji onun dışında finans ve mühendislik, temel bilim kitapları okuyorum. Zaman zaman felsefe okuyorum. Sürekli okuyorum. Ama sürekli teknik dökümanlar da çok okuyorum. Mustafa Süleyman’ın Yapay Zeka kitabına başladım. Tam okumadım. Müzik dinliyorum. Klasik müzik, pop da dinlerim. Nostalji de dinlerim. Metal daha az dinliyorum. Müzik dinlemeye çok vaktim olmuyor. Sürekli çalışıyoruz, toplantı halindeyiz. Evlatlarımızla en keyif aldığımız şey beraber film izleriz. Benim en keyif aldığım şey, işyerine gelirlerse acayip mutlu oluyorum. Onlar da, kızımın beraber oyun oynamamızı çok seviyor. Ufağı zaten her şeyle mutlu oluyor. Kızımla beraber etkinlik yapmamızı çok seviyorum. TEKNOFEST’e yol arkadaşınız olduğunuz için değerli kurumunuza teşekkür ediyorum.
(Haber Merkezi)