DOLAR 32,4460 % 0.23
EURO 35,1514 % -0.06
STERLIN 41,6173 % 0.74
FRANG 35,9991 % 0.28
ALTIN 2.324,83 % 0,19
BITCOIN 2.290.571 1.528

Uçak, Araba, Cep Telefonu, Siha, Elektrikli Araba Serüvenimiz

Yayınlanma Tarihi : Google News
Uçak, Araba, Cep Telefonu, Siha, Elektrikli Araba Serüvenimiz

ürk Milleti olarak sanılanın aksine, geçmişte olduğu gibi yakın tarihte de büyük yatırımlar, icatlar, atılımlar yaptık. 1930’lardan itibaren, memleketimizi muasır ülkeler ligine ve üstüne çıkaracak; uçak, araba, cep telefonu ve şimdilerde de İHA-SİHA, savunma silahları, elektrikli araba gibi ileri teknoloji gerektiren ürünler ürettik-üretiyoruz. Bu ürünler arasında özellikle uçak, otomobil, cep telefonu, İHA-SİHA ve elektrikli otomobil üretme girişimlerimiz dikkati çeken yatırımlardır. Maalesef bu girişimlerimizden bazılarının, sapı bizden olan baltalarla baltalanmasıyla kendi kendimize attığımız kazıklar, ne kadar rikkatli davranmamız gerektiğini, aksi halde tüm bu yatırımların nasıl âtıl kalacağını ortaya koymaktadır.

Uçak, Araba, Cep Telefonu, Siha, Elektrikli Araba Serüvenimiz

Cumhuriyetin daha ilk yıllarında, uçakların savaşlardaki önemi anlaşıldığı için Almanlarla anlaşılarak, Atatürk’ün talimatıyla uçak üretimine yöneliniyor. 1926 yılında TOMTAŞ Kayseri Uçak Fabrikası kuruluyor. Kayseri Tayyare Fabrikası, Türkiye’nin ilk uçak fabrikası. Burada, Almanya ile iş birliği içinde İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar 100’den fazla uçak üretildi. Düşünebiliyor musunuz, o dönemde Kayseri de elektrik bile yok. Buna rağmen uçak üretimi yapılmış, İran’a uçak bile hediye edilmiş. Peki, ya sonrası? Marshall Yardımları ve Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle uçak üretimimiz sona eriyor. Çünkü müttefiklerimiz, artık Türkiye’nin uçak üretmesine gerek olmadığına karar vermişler(!). Fabrika; uçak üretmeyi durdurmuş, bakım ve ikmal fabrikasına çevrilmiş, Batılı dostlarımızın(!) yaptığı uçakların tamir ve bakımını yapmaya başlamış. Vel-hasıl, Kayseri Uçak Fabrikası, uçamayan kuşa döndürülmüş. (1)

Uçak serüvenimiz, kendisini daha önce de yazılarıma konu ettiğim, Sivas Divriği’li Büyük Müteşebbis Mehmet Nuri Demirağ’ın uçak fabrikası girişimleriyle devam etti. Demirağ da Vecihi Hürkuş ve Nuri Kıllıgil gibi ülkesinin en fazla ihtiyaç duyduğu alanlarda yerli üretimden yana tavır almıştı. O zor günlerde “Göklerine hâkim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkûmdur,”(2) anlayışıyla seri üretim olarak 1936´da ilk Türk uçağını yaptı. Yani bundan neredeyse doksan yıl önce uçağımız vardı. 1936 yılında zamanının en modern uçağını Nuri DEMİRAĞ yapmıştı. Fakat o dönemdeki siyasi otorite, hiçbir milletin hiçbir ferdi, devletinden daha güçlü olma hakkına sahip değildir, şeklinde hasis bir anlayışa sahipti. Yine o günlerde, Demirağ’ın yardımcısı olan Pilot Selahattin Alan’ın da Eskişehir pistine erken iniş yapmasıyla uçak düştü ve kendisi vefat etti. Pilotaj hatasına rağmen, bu durum da bahane edilerek, Nuri Demirağ’ın fabrikasına verilen siparişler iptal edilerek, fabrika kapattırıldı. Zaten Atatürk vefat ettiği için Ankara’dan beklenen destekler de gelmiyordu. Nu. D 36 ve Nu. D 38 Uçakların yurt dışına satılmaması için kanun çıkarıldı. İspanya, İran ve Irak siparişleri engellendi. 1944 de fabrika kapandı.

Uçaklar hurdacıya satıldı. Oysa 1943 yılına kadar Sivas Divriği’deki Gök Okulu’ndan 290 pilot mezun olmuştu. Özellikle İngilizler, Almanlar ve ABD’liler Türklerin kendi uçaklarını yapması nedeniyle endişeye kapılmışlardı. Demirağ, tesislerini gezen ABD’lilerin rahatsızlık duyduğunu gözlemlemiştir. Çünkü ABD hiçbir zaman Türkiye’nin milli bir uçak sanayine sahip olmasını, uçak motoru üretmesini istememektedir.

Ardından büyük fedakârlıklarla elde edilen savunma sanayi imkân ve kabiliyetleri, 15 Mart 1950 de dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün emriyle çıkarılan Kanun ile kapatıldı. Demirağ’ın uçak pisti, fabrika ve etüt merkezi de istimlak edildi. (3)

Onuncu Yıl Marşında, “Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan” diye övünenler, Atatürk’ün verdiği soyadın bizzat sahibi olan “Demirağ’ın, buradaki Nuri Demirağ olmasına rağmen, O’na neler neler ettiler.

Gök Okulu öğrencilerinden Kemal URAS’ın babasına yazdığı mektuba göre; İnönü, Nuri DEMİRAĞ’a neden devletle ortak çalışmadığını soruyor. Demirağ; bürokratların rüşvet istediğini söylüyor. İnönü ispat isteyince, Nuri Demirağ evrakları getirmek üzere yazıhaneye gidince; İnönü, yanındakilere dönerek “Zenginliği başımı döndürdü. Havaalanını istimlak edin, uçakları sattırmayın” diyor. Nuri Bey geri döndüğünde kapıda karşılaşıyorlar, İnönü, hiçbir şey söylemeden çıkıyor ve otomobiline biniyor. (4)

Oysa, bir zamanlar ülkenin en zenginlerinden biri olsa da Nuri DEMİRAĞ’ın derdi şahsi zenginliği değil; memleketin zenginliğiydi. Öyle ki, hazırlattığı vakıfnamesinde “Mevcut ve ömrümün sonuna kadar mesaimden hasıl olacak serveti şahsiyemden aile ve evlatlarımın orta halde maişetlerine (geçimlerine) kifayet edecek ve yavrularımın yüksek tahsil masraflarını temin eyleyecek miktar çıkarıldıktan sonra, hali hayatımda yapmağa muvaffak olamayacağım hayırlı müesseseler vücuda getilirmek ve idame ettirilmek şartiyle serveti zatiyemi vakfettim.(5) …kazandığım parayı Türk milletinin bir vediası (emaneti) olarak muhafaza ya mecbur olduğumu unutmadım… Türk milletinin müşterek servetini israf ve sefahatin batağına gömmeye benim ne hakkım var? Yanımda çalışanlar da bu düsturu(ilkeyi) ezber edecek kadar bellemişlerdir.(6) Yazar Ziya ŞAKİR … “Bu memlekette servet yapmış vatandaşlarımız içinde Nuri Demirağ gibi imanlı birkaç kişi daha sayabilmeli idik…” der.(7)

Es-selam. D E V A M E D E C EK

Büyük Sivas Haber


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.