Reklam
Reklam

Şiirin Dili Kur’an

köşe
x - Büyük Sivas

Kur'an’ı Kerim’i hakkıyla okuyup hayata yorumlamak her Müslümanın asli görevlerinden biridir. Ancak Kur’an’ı okumak gerekli olduğu kadar, doğru okumak da bizler için farz kılınmıştır. Bu haftaki yazımızda bu konuya değinmek istedim.

Emre Poyraz'dan "Şiirin Dili Kur’an" Adlı Köşe Yazısı

Kur’an bilindiği üzere insanlığın kılavuzu olmasının yanında aynı zamanda birşiir kitabıdır. Bu kadar etkileyici olmasının bir sebebi de okuyanların o güne kadar daha güzel bir dille yazılmış bir şiir kitabına rastlamamış olmasıdır. Zaten dinlerken ayetler arasındaki kafiyeler de bu söyleneni desteklemektedir. Sırf dinlerken yarattığı etki sayesinde bile sayısız insan Müslümanlığı tercih etmiştir. Anlamı oldukça derindir.Kur’an’daki anlam bütünlüğü, tutarlılık, mantık, şiirsel lezzet ve ahenk o güne kadar ve ondan sonra yazılan hiçbir kitapta rastlanmamıştır. Basit dille yazılmış bir şiirden bile binlerce anlam çıkabiliyorsa her ayetinde binlerce sır olanhakkın kelamından da yüzlerce sayfa yorum yapılabilmesine şaşırmamak gerek.

Tarihsel geçmişine bakacak olursak Allah kelamı olan Kur’an, Peygamber Efendimize 610 yılında inmeye başlamıştır. O’nun vefatına kadar da günün şartlarına ve geleceğin ihtiyaçlarına göre gönderilerek tamamlanmıştır. Yani yaklaşık 1400 yıllık geçmişi vardır ve o günün Arapçasıyla indirilmiştir. Dolayısıyla Kur’an’daki anlam çokluluğu hiçbir kitapta yoktur. Ayrıca Arapça gibi mecazların çok kullanıldığı bir dili içerdiği için okuyan her insan kendine göre, kendi anladığı çerçevede yorumlar ve dinini kendi anladığı gibi yaşar. Tıpkı herkesin dünyayı kendi algıladığı şekilde yaşadığı gibi…

Arapça konusunda ilahiyatçı bir arkadaşım bir gün şöyle demişti: “Allah Arapçayı adeta şiir yazılsın diye yaratmış.” Ben de Türkçe Öğretmeni olarak şunu söyleyebilirim ki Arapça gerçekten çok zengin bir dildir. Bu kadar zengin bir dilin 1400 yıl öncesindeki dolgunluğuyla ve zamanının en iyi şiir kitabı olarak Allah tarafından indirilen kitabın anlam derinliğini varın siz düşünün. Öyle ki en üst zekâ modeline ve entelektüel birikimi olan insana da dağdaki bir çobana da hitap eden, çağları ve insanları kapsayan evrensel bir kitaptır.
Tabii ki anlamı bu kadar derin ve birçok yorumu yapılabilecek bir kitabı değişik şekillerde bize sunmaya çalışacak iyi ya da kötü niyetli insanlar olabilir. Allah ise bize bu kitabı başkasından okuyup dinleyelim diye değil, kendimiz okuyup içselleştirelim diye göndermiştir. Belki de Kur’an’daki bu derinliğin asıl sebebi Allah’ın herkese kendi çıkardığı anlama göre yaşam imkânı sunmasıdır.

Allah'ın tercümanlığını yapmak kimsenin haddi değildir. Onu kendimiz okuyup yorumlamalı, başkalarının yorumlarına bırakmadan kendimiz sahiplenmeliyiz. Elbette ki yorumlanabilir ancak amaçtan sapıp adeta yeni bir din yaratma çabası olanlara en güzel cevap yine onu okuyarak verilir.

Meal’in Önemi
Kur'an okunurken bilinçsizce ağlayan insanları hemen hepimiz görmüşüzdür. Ne okuduğunu, hangi sureyi okuduğunu bilmeden ağlayanlar… Bir keresinde denk gelmiştim. Yas evinde vefat eden kişinin başında Yusuf suresi okunuyordu. Evde ağlanan meftaydı, oysa Kur’an’da okunan Hz. Yusuf ile Züleyha’nın aşkı...

Kur'an okuyup ağlamak mantıklı mı? Hüzün üzerine temellendirilmiş bir din olabilir mi hiç? Kur’an’ı mealiyle okuyun, anlamını bilin ki nerede hüzünlenmek gerektiğini de bilin. Allah’ın dehşetini değil, sevgisini görmeye çalışın. Şüphesiz ki onun rahmeti gazabından üstündür. Ondan korkun ama daha çok rahmetiyle hatırlayın. Ve teslimiyetle şunu kendine sorun:

Cehennem hiç olmasaydı da Allah'ı yine sever miydim? Cennet olmasaydı da onun rahmetine mazhar olmak için çabalar mıydım?
Yunus’un da dediği gibi:

Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri,

İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni…

Büyük Sivas Haber

Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

Şenay Şimşek Haber Editörü

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Bu Alana Reklam Verebilirsiniz
Lütfen Arayın

0544 433 1 555