Reklam
Reklam

“Gün Olur Yorulurum İnsan Olmaktan”

blank
Yorulurum
blank
Haber Merkezi

Ahmet Kerim Artuk'un "Gün Olur Yorulurum İnsan Olmaktan" isimli köşe yazısı;

"Gün Olur Yorulurum İnsan Olmaktan"

Yaşadığımız günler… Bir pazarcının meyveleri tezgahına teker teker dizdiği gibi diziyoruz onları önümüze. Pek tabi ön tarafa güzel ve leziz görünenlerini koyuyoruz. İlk kez görenler öyle zannediyor bizi, parlak ve can alıcı bir yaşantımız varmış gibi. Fakat tezgahın bu tarafını yalnızca biz biliyoruz; hangisi çürük ve işe yaramaz, hangisi güzel ve lezzetli.

Hayat denen bu tezgahtaki tüm günler/meyveler bizim mahsulümüz, bunu biliyoruz. Hatasıyla sevabıyla bir ömrü önümüze katıp götürüyoruz. Arzularımız, hayallerimiz var; korku ve kaygılarımız da. Takvaya da meyilliyiz fücura da. İnsanız, bunu biliyoruz. İnsan, unutan ve hatırlayan (nisyan ve ünsiyet) bir yaratık, biz de bu sarkaçta devinip duruyoruz. Ama neresinde duracağımıza elbette kendimiz karar veriyoruz.

Ve tüm bu hayat gailesi, koşuşturması sırasında ister istemez yoruluyoruz. Şilili şair Pablo Neruda ‘Gün olur yorulurum insan olmaktan’ derken tam da bundan söz ediyor.

Hal böyle olunca soluklanmaya, dinlenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Herkesin ‘yorgunluk’ sebebi farklı olduğu gibi dinlenmesine yarayan etkinlik de farklı oluyor.

İşte bu noktada sözü kendime getirmek isterim

Okumak ve yazmak, benim için yukarda sözünü ettiğim ‘dinlenme’ nin adı oldu her zaman. Tabi bu dinlenme atıl bir hal değil tam aksine aktif bir arayıştı. Okulun, gençliğin, sınavların, müfredatın dışına kaçıştı; gençliğin tamamının zihnine sosyal medyayla, teknolojiyle yöneltilen işgal girişimine bir başkaldırıydı. Tüm bu saydıklarımın yorgunluğunu üstümden atan bir gölgelikti adeta yazmak ve okumak. Evet , çölde bir rehaydı.

Okumak dışardaki dünyaya, yazmak ise içindeki dünyaya seyahatidir insanın.

İnsan, yazarken içinin dehlizlerinde, kuytularında gezinir. Dip bucak arayıp bulur kelimeleri. Bu yolla meziyet ve zaaflarını öğrenir; neyi istediğini, neyi amaçladığını fark eder. Derdini fark eder insan kalemi aracı kılıp kağıda efkarını dökerken. Kısacası yazmak, insanın kendini tanımaya koyulmasıdır. Bunun da ne bir yaşı olur, ne de zamanı. Yalnızca haddi olur, olmalıdır. Zira ‘güneş altında söylenmemiş söz yoktur’ denilmiştir.

Bu bilinçle, mağrur değil mahcup bir edayla bu platformda denemeler yazmaya, hem kendi yorgunluğumdan kurtulup hem de siz okurları bir nebze soluklandırmaya gayret edeceğim.

‘Derdi olan insan okur, derdi olmayan insan da okuyarak dert sahibi olur’ der Rasim Özdenören.

Gençliğe, kitaplara, zihinsel işgallere, kültür ve sanata…özetle üzerinde durup düşündüğüm meselelere dair yazılar yazacağım nasipse. Dert eder okur, okuyup dert edinirseniz ne mutlu bana.

Gayret bizden, tevfik Rabbimizdendir. Vira bismillah!

Ahmet Kerim Artuk / Büyük Sivas

Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

Şenay Şimşek Haber Editörü
blank

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Bu Alana Reklam Verebilirsiniz
Lütfen Arayın

0544 433 1 555