DOLAR 32,4134 % 0.17
EURO 35,0097 % -0.26
STERLIN 41,1891 % 0.4
FRANG 35,9350 % 0.18
ALTIN 2.324,34 % 0,17
BITCOIN 2.295.388 1.624

“Özel Okulların “Özel Ücretleri” Sorunu”

Yayınlanma Tarihi : Google News
“Özel Okulların “Özel Ücretleri” Sorunu”

Ömer Emir Doğan’ın “Özel Okulların “Özel Ücretleri” Sorunu”  isimli köşe yazısı;

“Özel Okulların “Özel Ücretleri” Sorunu”

Türkiye de ilk koronavirüs(kovid -19) tanısı 11 Mart 2020 tarihinde kondu ve hemen iki gün sonrası 13 Mart 2020 tarihinde okullar kapatılarak “uzaktan eğitim sürecine” geçildi. Kovid-19 nedeniyle özel okullar da kapandı ve bu okullar da uzaktan eğitime başladılar. Dolayısıyla; uzaktan da olsa eğitim yapıyoruz diyerek, kovid-19 öncesi günlerinde yaptıkları sözleşmeler gereği, okul ücretlerini tahsile devam ettiler. Bu nedenle velilerle okul sahipleri arasında ‘ücret’ tartışması başladı ve hâlâ sürüyor.
Kamuoyuna yansıyanlara göre hukukçular, eğitim hizmetinin alınamadığı döneme ilişkin ücretin iade edilmesi gerektiği görüşünde iken, özel okul sahipleri ise genel olarak, herhangi bir iade de bulunmadılar. Mart 2020 ile Haziran 2020 arasındaki ücretlerin de tahsiline devam ettiler. Özel okul sahiplerine göre; zaten durumları iyi değildi ve bir de ücret iadesi yaparlarsa tamamen batarlardı. Her bir özel eğitim kurumunun mâli tablosunu elimize alıp incelemiş değiliz. Bu anlamda diyecek sözümüz olamaz. Elbette batacak durumda olanlar olabileceği gibi, yıllık yüz bin liralara varan okul ücretinin bir kısmı kesintiye uğradığında herkesten fazla feveran ederek, icra yoluyla tahsil etme yoluna gidenler de olabilir.
Peki, birçok özel okul yönetimi kovid-19 sürecinde yemek, temizlik, elektrik, su ve servis hizmeti gibi harcamaları olmamasına, giderlerinin yüzde 60’ını oluşturan personel giderlerini 3 ay boyunca kısa çalışma ödeneği kapsamında İş-Kur üzerinden karşılamalarına rağmen niçin “batacaklarını” iddia ediyorlar acaba? Hiç istemeyiz ama asıl; 2020-2021 Eğitim-öğretim yılından itibaren, gerçekten batma sürecine girebilecek okullar olacaktır. Çünkü eğitim-öğretim okul binalarında olmamasına rağmen, “krizi fırsata çevirmek tüccarlığı” ile normal eğitim-öğretim zamanındaki ücretlerin tamamını tahsil eden bazı özel okul yönetimleri öğrencilerini kaybetmeye başlayacaklardır. Daha önceden çocuklarını özel okula gönderen birçok veli, öğrenci nakilleri kapalı olmasına rağmen, Temmuz ayı başından itibaren resmi devlet okullarının yolunu tuttular. Pandemi sürecinde velileri ile görüşmeler yapıp, belli indirim ve iadeler yaparak ortak bir çıkış bulan özel okul yönetimleri, öğrencilerinin kayıtlarını yenileyerek bu süreçten karlı çıkacaklardır. Aydan aya taksit ve senet takibi yapan, velileri ile diyaloğa girmeyen “öküzümün parası” anlayışında olan yönetimler de haliyle kaybedeceklerdir. Pandemi sürecinde velileri ile ortak bir çözüm bulmuş olsalar, 2020-2021 Eğitim-öğretim yılı için kayıtlarında kayıplar yaşamayacaklardı. Fakat görüyoruz ki birçok veli, önümüzdeki eğitim-öğretim yılında da tatiller olması ihtimali ve bu ihtimalin vuku bulmasına mukabil ücret alınmasına devam edilmesi gerekçesiyle, tercihlerini resmi devlet okullarından yana kullanmaya başladılar.

Devlet okullarının anasınıfları için ödenen aylık 50 liralık taksitler bile, talep edilmesi halinde geri ödenirken; yıllık 15 bin ile 100 bin lira arasında değişen özel okul ücretlerinin hiçbir şey olmamış gibi ödenmesinin istenmesi, özel okul yönetimleri ile o okulun velileri arasında ciddi sorunlara yol açmış, “özel okulların özel ücretleri sorununu” gün yüzüne çıkarmıştır. Soruna veliler tarafından bakış yukarıdaki şekilde özetlenebilse de elbette özel okullar penceresinden de etraflıca irdelemek gerekir. Eminim onlar da kendilerini savunacak argümanlara sahiptir ve bunların bir kısmı kabul de edilebilir. Fakat eleştirilerin yoğunlaştığı nokta; “sektörün durumu iyi değil, biz zaten batıyoruz. Evet, okullar tatildi ama biz uzaktan eğitim yaptık. Dolayısıyla aldığımız ücretleri iade edemeyiz, herhangi bir indirim de yapamayız,” sığlığıdır. Haklı olabilirsiniz ama sizin haklılığınız “vatandaşın hakkının yenilmesi ya da haksızlığı sonucunu” doğurmamalıdır. Konuyla ilgili olarak, basına yansıdığı kadarıyla, Avukat Zafer Tunca’nın örneği dikkate değer: “Okul ücretleri 12 ay baz alınarak hesaplanır. Örneğin öğrencinizi 36 bin TL ücretle okula kaydettiniz. Aylık ücret 3 bin liraya denk geliyor. Üç ay boyunca okulların kapalı kalacağını farz edelim. Bu durumda veliye 9 bin liralık bir ödemenin yapılması gerekir. Ancak yönetmeliğe göre, yüzde 10’luk bir cezai şart var. Tarafların ikisi de kusursuz olduğu için zararın eşit bölünmesi gerekir. Yüzde 5’lik bir cezai şart kesintisi de yapıldığında veliye 7.200 liranın ödenmesi gerekir.” Burada bir de telafi eğitimi gündeme gelecektir. Telafi eğitimi, uzaktan eğitim ya da tatil süreci kadar süremeyeceğine göre bu gerekçeyle yani telafi eğitimi yapacağım o halde ücretin tamamını alayım mantığı da doğru değildir.
Bir başka hususta, astronomik fiyatlarla kayıt alan okullar, birkaç ay bu ücreti alamadığında neden hemen batmaktan bahsetmektedirler? Geçmiş yıllarda(2018 yılı Nisan Ayı) yine bir özel okulun düzenlediği konferansta dinlediğim Eğitim Yazarı Abbas Güçlü; özel okulların, eğitime kaynak ayrılamayacak kadar fahiş ücretler talep ettiklerine dikkati çekiyordu. Özellikle büyük şehirlerde o günün parasıyla yıllık ücreti altmış-yetmiş bin lira olan okullara “siz altmış-yetmiş bin liralık ne yapıyorsunuz?” diye         de      haklı  olarak                   soruyordu. (Bkz:http://www.bizimsivas.com.tr/kose-yazilari/abbas-guclu-ve-egitime-dair-notlar-2434.html)  Bu fahiş fiyatlar yüzünden tayinlerinden vaz geçen memurlar bile oldu. Aynı okulun taşradaki şubesine 15 bin lira yıllık üret ile devam eden öğrenci, büyük şehirdeki şubesine nakil olduğunda ücret 60 bin liraya çıktığı için memur aile, tayinlerini iptal ettirmişlerdi.
Eskiden kolej ya da özel okul dendiğinde, öğretim programında yabancı bir dil öğretimine ağırlık veren lise ve dengi okul anlaşılırdı. Bu okullarda çalışan eğitimciler, devlete çalışan öğretmenlerden kat kat fazla ücret alırlardı. Oysa bu kadar yüksek meblağlardan bahsedilmesine rağmen bugün bu okullarda çalışan eğitimcilerin büyük bölümü devlete ait resmi okullarda görev yapan meslektaşları kadar dahi ücret alamamaktadırlar. Bu kurumların birçoğu eğitimci ihtiyaçlarını İş-Kur üzerinden temin etme yoluna gitmektedirler. Hatta bu okulları tercih sebepleri bile değişmeye başlamıştır. Özellikle çalışan anneler, 8-17 mesai saatleri arası eğitim verilmesi nedeniyle birazda mecburiyetten bu ücretleri ödemekte, bu okulları tercih etmektedirler. Özel okullara verilen devlet desteğinin, teşvikin de kaldırılmasıyla özelden devlete dönüşler artacaktır. Özel okul yönetimlerinin daha dikkatli ve fedakâr olmalarının kendi kârlarına olacağını düşünüyorum.
Es-selam…


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.