Reklam
Reklam
blank

Murat Önk yazdı! “İzmir’de dehşetin ortasındaydık”

blank
ortasındaydık
blank

blank
Haber Merkezi

29 Ekim kutlamalarında Ankara'daydım. Birlikte büyüdüğüm amcakızının kanserden vefat haberini aldığımda. Kutlamalar sonrasında İzmir'e gitme kararı almıştım. Ogün hazırlıklarımı yaptım ve akşam yola çıktım. Uzun bir yolculuktan sonra İzmir'in kendine has ambiansını hatırlayınca dejavuyu yaşadım yeniden.

Murat Önk yazdı! "İzmir'de dehşetin ortasındaydık"

Hani şairin "denizi kız, kızı deniz, sokakları hem kız hem deniz kokar" dediği gibi şehire hüzünlü bir giriş yapmıştım. Bozkırların adamı olarak bana deniz kenarı şehirleri hep çekici gelmiştir.

Güniçi cenaze ve defin işlemleri, yine pandemi gölgesinde yapıldıktan  sonra, taziye evinden ayrılma vakti gelmişti. Bulunduğum üç katlı evin orta katındayken başım döndü zannettiğim anlarda, kadın çoluk çocuk sokağa çığlıklarla koşuşturmaya başladığında anladım deprem olduğunu. Yaklaşık 15sn sürmüştü 6.6'lık ilk sarsıntı. Ardından 4,1'i yaşadık. Sokağa çıkıp İzmir'in yüksek ve zemini sağlam ilçesi Buca'dan etrafa baktığımda Bayraklı tarafında toz bulutunun göğe yükseldiğini gördüğümde anlamıştım olayın vehametini.

Aracımla şehre inerken, çok sevdiğim dağcı arkadaşım Hülya Köse'nin telefonu geldi. "Abicim annem Rıza Bey Apartmanı'nda 6. katta göçük altında dedi." O an depremi benliğimde hissettim. Hemen Rıza Bey Apartmanı'na yöneldim. Olay yerine vardığımda, TDF'nun eğitmeni Neşet Hakan Arsan'la karşılaştım. Şaşırmıştık karşılıklı. Bana iyi geldin çık yukarı demesiyle enkazın 9 kat olmasına rağmen 4 kat etmez çatısına çıktım.

Biz dağcılar sadece zirvelere çıkıp inen değil, ilk yardım, arama-kurtarma ve zor anlarda neler yapabileceğini bilen kişilerdik. Ben ayrıca Afad Gönüllü Eğitimlerine 3 defa katılmıştım. Teknik eleman olmam nedeniyle kullanılan alet-edevatları iyi tanıyordum. İnşaat bilgimde çok işe yarayacaktı emindim.

Enkazın üstünde ve etrafında ekipler görev dağılımı yapmıştı. Bende Hülya'nın annesinin olduğu kısımda görev aldım. Hülya'nın kardeşi benimde artık can kardeşim olan Ahmette yanımızda bize bina hakkında bilgiler verip canla başla çalışıyordu. Aslında Ayşe Melahat annemizin bulunduğu yer, binanın en kötü yeri idi.  Birbirine yapışmış iki tabla arasından canlı çıkması daha zordu. Umudumuzu hiç kaybetmeden zamana karşı yarışmaktan vazgeçmedik. Bu arada 10'dan fazla kişinin enkazdan sağ çıkarılması moral vermişti sadece bize değil tüm Türk Milletine. Onlarca kamerayla canlı yayın yapıldığını farkettim. Ancak kendi işimiz haricinde İzmirin hiçbir yerinden haberimiz yoktu. Çatıyı bir an önce aşağı atmamız gerekiyordu. Zaten çok  zamanımızı almadıda. Bu kısımda zaten kimse yoktu. 8. ve 7. katlarıda 12 saat içinde kaldırmıştık. Bu iki katta demir eksiğinin olduğunu, betonun içinde deniz kumu olduğunu gördüm. Böyle bina yapılır mı demeden edemedim. Ancak 6. kata geldiğimizde birden bina demir ve betonunun çok sağlam olduğunu anladım. İşlerin zorlaşmasıyla ümidimi artırmıştı bu durum. Sağlam kolon ve kirişlerden oluşan enkazda "hayat üçgeni" daha çok oluşuyordu. 6. kattın tablasına geldiğimizde termal kamera bize 87cm derinlikte dört kişinin olduğunu ve canlı olduklarını söyledi. Hızla enkaz kaldırma çalışmalarına devam ettik. Altıncı kat tablasını kaldırdığımızda mutfakta olduğumuzu çamaşır makinesi, mutfak dolabı, tezgah vs ev eşyalarından anladık. Buradan cam eşyaların sapasağlam çıkması ümidimizi artırmıştı. Ancak 12 saatlik yorgunluktan artık hocam Neşet Hakan Arsan'da bende ayakta duramıyorduk. Görev devrini yapıp enkazdan indik.

Bizden 30dk sonra Ayşe Melahat annemizin cansız bedenine ulaşıldı. Kolonlar üzerine devrilmişti. Hayat işte kader ve kaza düşüncesi arasında derin düşüncelere daldım. Kolonlar üzerine değilde yanına düşmüş olsa, hayat üçgeni oluşacak ve annemizi öldüren kolon can kurtaran görevi yapacaktı.

Yorgun bir 12 saatten sonra dinlenme ihtiyacı şart olmuştu. Bu arada İzmir Sivaslılar Derneği Başkanı olan Mehmet Zeki Karaoğlu beyin yaşam merkezini depremden etkilenen ve çalışanlara açtığını öğrendim. İletişim numarasını aradığımda gayet samimi ve duyarlı yaklaşımını ses tonundan aldığım tesis müdiresi Sibel Gündüz hnmın iki günlük ilgi ve alakası başlamıştı. Türk Milletine mensup olmamın onurunu tekrar tekrar yaşadım. Birbirine kenetlenmiş bir millet olmak benim için en büyük ülkü oldu hep. Telefonlarımdan ve sosyal medyadan tebrik ve teşekkürler beni fazlasıyla onure etmişti.

Pazar günü depremzede dostları veda ziyaretim esnasında TRT World ve TRT Haber'e uzun bir ropörtaj verme şansımız oldu. Ama sesimizi duyurmak ve depremden sonuçlar çıkarılması için verdiğimiz teknik detaylarla dolu ropörtajımız çokta ses getirmedi. Millet olarak duygusal yaklaşımlarımız profesyonelleşmemize yine engel olmuştu diye düşünmeden edemiyor insan.

İzmir'de görevimizin sonuna gelmiştik ve Ankara yoluna dönmüştük. Ama aklımda deprem, geride kalan dostlar ve arama kurtarma kurtarma zaafiyetlerimiz kalmıştı.

Büyük Sivas Haber

Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

Şenay Şimşek Haber Editörü
blank

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Bu Alana Reklam Verebilirsiniz
Lütfen Arayın

0544 433 1 555