

Berat Demirci’nin "İktasadî Meseleler" isimli köşe yazısı;
"İktasadî Meseleler"
Kraliçenin canı süt çekmiş, yani süt banyosu… “Banyonun sözü mü olur, seni süt içinde yüzdürürüm!” demiş, Kral.Tellallar derhal, “Her hane sarayın havuzuna akşam bir galon süt dökecek!” buyruğunu yaymışlar. Malum, o günlerin önemli medya kanallarından biri de tellallardır. Akşam kadınlar sağdıkları sütten kraliçenin payına düşeni sarayın havuzuna dökmüşler. Ama her biri “Bu kadar süt içerisinde benim su kattığım nasıl olsa bilinmez!” diye aklından geçirmiş ve güğüm güğüm suyu havuza dökmüşler. Kraliçe, sabah süt içinde yüzmek için havuza varmış. Bir de bakmış ki, havuz silme su ile dolu…
Artık buradan ne çıkarırsanız hisse olarak ananızın ak sütü gibi helal olsun. Meseli anlatmak bizden…
Bir de şöyle bir mesel söyleyelim. Memleketin birinde kumar hastalık derecesinde artmış. Halk, her vesileyle bahis açar, para yatırırmış. Havada bulut varsa; kimi yağmur yağacak dermiş, kimi yağmayacak. Al sana yağacak-yağmayacak üzerinden bahis. Kral, bu durumu engellemek için kumar oynanan her yeri kapatmış, her köşe başına casuslar yerleştirmiş. Başarılı da olmuş, halk görünüşte işine gücüne bakıyormuş. Sarayın penceresinden halkın bazen gruplar halinde koşmasına bakıp, sağlıklı yaşam için spor yapıyorlar diye düşünmüş. Dalkavuklar, sultanın memnuniyetini görünce, alınan tedbirleri methetmeye, kraldan nemalanma yoluna gitmişler.
Yalnız, “Yürüyen Ahlak İşleri” bakanı, hiç ses çıkarmıyormuş. Kralın dikkatini çekmiş ve neden kumara karşı alınan tedbirler konusunda fikir yürütmediğini sormuş. Bakan, “Majesteleri bu işin içinde başka bir iş var. Halk, alışkanlıklarını böyle kolayca terk etmez!” demiş. Kral, bu söze memnun olmamış ama casusların sayısını artırmış ve gruplar halinde sağlıklı yaşam koşusu yapan ahalinin içine çaşıtlar sokmuş. İstihbarat sonucu ise tam hüsran… Meğer sağlıklı yaşam koşusu yapıyor zannedilen hareketlilik, “sinek avlama” çabasından ibaretmiş. Bir sineğin peşine düşen halk, “Sinek dişi mi, erkek mi?” üzerinden yeni bir bahis oyunu keşfetmiş.
Elbette sinek sarayın penceresinden gözükmediği için, majesteleri dalkavukların da tesiriyle yanlış değerlendirmiş. Konuyu “Yürüyen Ahlak İşleri” bakanına havale etmiş.
Nasrettin Hoca´dan bir mesel anlatmazsak olmaz. Efendim, Hoca´nın tefecilikle dünyalığını kazanan bir komşusu varmış ve ona bir ders vermek için zekâsını konuşturmuş. Tefeciden kazanı ödünç istemiş. Hoşuna girmese de Hoca´nın halk içindeki hatırını hesaba katarak, mübalağalı bir şekilde, “Hayhay, kazan kadanı alsın!” demiş. Maksat birileri de Hoca´nın kendisiyle alışveriş yaptığını düşünerek, piyasasına yeni müşteriler çekmesidir elbette. Birkaç gün sonra Hoca, kazanın içine bir de tencere koyarak, komşunun kapısını dövmüş. Tencereyi görünce “Bu ne Hocam?” diye sormuş. “Senin kazan doğurdu komşu!” cevabını almış ve tabiatı icabı acayip hoşuna gitmiş. Aradan zaman geçmiş, Hoca kazanı yine istemiş. İlkinde gönülsüz olan tefeci, bu sefer kazanın ne doğuracağının hayaline dalmış. Kazan, uzunca bir müddet gelmeyince canı sıkılmış ve varmış Hoca´nın kapısına.
─ Hoca, bizim kazanı ödünç almıştınız, unutmuş olabilirsiniz!
─ Sorma komşu! Sizin kazan öldü!
Cevabını alan tefeci, “Olacak şey mi, hiç kazan ölür mü Hoca!” demiş. Hoca ise pek maruf cevabı patlatmış:
─ Doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne neden inanmıyorsun?
Tefecilerin kurumlaşmış hali olan finans kurumlarına gitsin.
Bu da Attar´dan olsun.
Şahin, “Benim gibi uzağı gören bir kuş âleme gelmemiştir, bin fersahtan buğday tanesini seçerim!” diye böbürlenirmiş. Kuşdilinden anlayan biri, “Bu söz ile olmaz, ben tarlanın ortasına bir buğday koyayım, sen de onu yukarıdan gör ve al!” demiş. Şahin gerçekten de buğday tanesini görmüş ve dalışa geçmiş. Meğer bir tuzak kurulmuş ve şahin görememiş, tora gelmiş. Anlayan kişi, şahini kurtarmış ve:
─ A benim uzağı gören şahinim! Uzağı gördün ama tuzağı göremedin!
Demiş…
Bizde ne meseller var daha…
Mesele ise, mesel değil; hakikattir. Ancak, hakikatin temyiz makamı: bozacılarla şıracılardan oluşan bir avuç çarpık adamdır. Yetkin değil, yetkili oldukları için dilediklerini yaparlar. Önce yapar, sonra da ahlaken meşrulaştırırlar.
Berat Demirci / Bizim Sivas
Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

