DOLAR 32,3767 % 0.16
EURO 35,0559 % -0.16
STERLIN 40,9829 % 0.16
FRANG 35,9249 % 0.19
ALTIN 2.325,03 % 0,20
BITCOIN 2.281.184 0.006

“İmsakiye”

Yayınlanma Tarihi : Google News
“İmsakiye”

Berat Demirci’nin “imsakiye” isimli köşe yazısı;

“imsakiye”

Başta marketler olmak üzere, işyerleri imsakiye dağıtırlar. Bizim hanenin zevk ve idaresi tamamen hanıma aittir, alışveriş de dahil… Çorap, mendil işlerine bile o bakar; bazen aldığı çorapları beğenmesem de ses çıkarma cesaretine sahip değilim. Fırın, bakkal çok yakın, marketler caddenin öbür geçesindedir; ayrı ayrı gelirdi imsakiyeler… Bu yıl biraz gecikince telaş yaptım. Nihayet bir adet geldi. İmsakiye, Ramazan´ın olmazsa olmazı… Bu ayda zamanın akışı değişiyor, Ramazan bütün vakitlerimizin tasarrufunu kendine benzetiyor. İmsakiye, bu değişen hayat ritminin duvarda atan nabzıdır.

İmsak; lügat itibariyle bir şeyden el çekme, perhiz, cimrilik anlamına geliyor. Ramazan ayıyla bütünleşen anlamı ise: Orucun başlama zamanıdır. İmsakiye, bir aylık cetvel demek. Benim gibi iftar anını çok sevenler için Ramazan matematiğinin “kerrat cetveli” bile sayılır. Bazen on dakika önce baktığım imsakiyeye, bir daha baktığım olur. “Ne okuyorsunuz?” sorusu var ya, anketini bile yapıyorlar. Ramazan´a mahsus sorsalar “İyi bir imsakiye okuyucusuyum.” derim. Şaka değil; imsak ve iftar saatlerine kerrat ile baktığım gibi, imsakiyenin sağına soluna iliştirilen âyet, hadis ve duaları da tekrar tekrar okuyorum.

İmsakiye âdet olarak, kültür olarak çok güzel ama bu güzelliğe itina göstersek, daha estetik bir üslup ile takdim edilemez mi? Edilebileceğini düşünüyorum. Gerçi reklamınızı da yapıyorsunuz ama himmetiniz âlî olsun, alınganlığa lüzum yok. Rastgele düzenlenmiş, renk uyumundan nasipsiz, sarı yaldızın lüzumundan ziyade kullanıldığı imsakiyeler çerçi tezgahına benziyor. Göbeğe yerleştirilen firma amblemleri, reklamcılık açısından da fazla amatör; en alta “Müşterilerimizin Ramazanını kutlarız!” filan gibi bir not düşseniz, rahmet ayının ruhuna mütenasip olabilir. Bir de bilesiniz: Elime makası alıp ileri derecede kılıksız gördüğüm imsakiyelerin sağını solunu kırpıyor, sadece imsak ve namaz vakitlerini gösteren “cetvel” kısmını duvara raptediyorum. Bir hattata, bir grafikere sipariş verseniz mesela, müteaddit defalar baktığımız imsakiye eşantiyonunuz gönlümüze inşirah verse. Hattâ öyle olsa ki, mübarek günler sona erdiğinde atmaya kıyamayıp, saklasak.

Yaşlandıkça dilimize vuruyor galiba, “lambalı radyo” misali ortalığı kaplayan ruhsatsız yiğido taifesini de azıcık sinirlendiriyoruz. Olsun… Daha güzelini isteme hakkımı sonuna kadar kullanmaya kararlıyım. İmsakiye sıradan bir iş değil, hayatın merkezinden bir manzaradır; Ramazan´ın vesikalık resmidir desek sezadır. Yaz Ramazanlarını daha çok seviyorum, sahura kadar oturma imkânı veren bir medar-ı maişet imkânına sahip olduğum için de şükrediyorum. “Kalk topu” attığında zaten uyanığım, bazen davul zurnayı yakalayabilirsem bahşiş verip “Uykuda mısın sevgili yârim…” türküsünü çaldırıyorum. “Yat topu” attığında yatmıyorum elbette, kuşların uyanmasını bekliyorum. Valideciğim sağ olsa “Orucu uykuya tutturuyorsun!” diye çıkışırdı. Huysuz kadın! Billahi seni çok özledim, seninle olan sahurları ve iftarları…

Nereye baksam bir çocuk çıkıyor karşıma, yarım asırlık Ramazan hatırasını yaşayan ve taşıyan bir çocuk. Sevinçliyim; çünkü oruç, ömrümün en güzel köşelerini zapt etmiştir. Hüzünlüyüm; çift sofraya sığamadığımız değirmi iftar sofralarından “iki kişilik” siniye düşen, zavallı bir çekirdek aileye dönüştük. Son “şenlikli ev” halimizle beş kişiydik sofrada, şimdi çocuklar da yok. Dolanıp duracağım iftara çeyrek kala ıssız salonda, ikide bir imsakiyeye bakacağım, sanki zaman değişecekmiş gibi…

Berat Demirci / Bizim Sivas


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.