Reklam
Reklam

“Batı’nın Oyunu – Özümüze Söz”

Batı'nın Oyunu
x - Büyük Sivas

İhsan Gülbilge'nin "Batı'nın Oyunu - Özümüze Söz" isimli köşe yazısı;

"Batı'nın Oyunu - Özümüze Söz"

Yazarlığını yaptığım Büyük Sivas Haber' in kısa bir süre önce Facebook sayfasının editörü oldum. " sivasprojeler " Instagram hesabımdan Sivas hakkında paylaştığım fikir projelerini, oradan da paylaşmaya başladım ve çok zaman geçmeden sayfada en fazla etkileşim alan paylaşımlar arasında kendilerine yer buldular. İlginiz için çok teşekkür ederim. Fakat, beni çok üzen olaylar da yaşandı bu kısa süre içerisinde. Aslında uzak olduğum şeyler değildi ama anladım ki her yerde aynı sorun var, platform değişse de kitle değişse de sorun hep baki : Özümüzü unuttuk, unuttuğumuzu unuttuk. Kendimizi kötü sandık, sandığımız gibi yaşadık... Ne mi demeye çalışıyorum? Buyrun hep birlikte görelim.

Sayfada paylaştığım fikir projeleri içerisinde " Finlandiya' da son tüketim tarihine az bir süre kalan ürünler bedavaya dağıtılıyor, böylece israfın önüne geçiliyor " haberi vardı. Bunu paylaşıp Sivas'ta neden olmasın dedim. Ne demişlerdir sizce? Ya da siz ne derdiniz diyeyim önce. Yorumlar :

- Bizde de tam tersi, son tüketim tarihi geçen ürünleri alır yeni mahsule katarız.

- Buranın insanı onları çöpe döker yine de bedava vermez. Canını al malını alma o derece yani.

- Bizim insanımız kendi insanına eziyeti seviyor.

- Adamın teki gelir hepsini alır dışarıda satar.

İnanın olumlu bir yorum hatırlamamakla birlikte hepsinde dikkatimi çeken bir nokta oldu  " bizde olsa, bizim insanımız, biz, biz... " ( Bunlara, sen de hak verip ne var bunda diyorsan hele bekle biraz :) )

Sonra, havalar soğumaya başlamışken kapalı duraklar yapılsın yazdım, içerisinde mini kütüphane olan. Ona neler geldi ? Yorumlar :

-Bizzat durağı söküp bahçeye kurmazlarsa bir şey bilmiyorum.

-Kitapları alır götürürler, Sivas'ta dışarda eşya bırakılır mı ? ( Burada bir dipnot, sadaka taşı ve yitik taşı )

Örnekler de çok, o örneklere gelen bu tarz örnek yorumlar da. Konu yeterince anlaşılmıştır sanırım. Ne görüyoruz toplumda? Ümitsizlik, kendine ve nesline güvenmeme, kötüleme isteği, özünü unutma, kötü düşünme, kötü yaşadığını bilme, farkında olmama, farkında olmama, farkında olmama... Farkında mısınız ? Eğer ortada şu ana kadar bir sorun görmediyseniz malesef siz de farkında değilsiniz.

Öyleyse açıklıyorum: oyuna geldik! Bizi öyle güzel sindirdiler ki, öylesine aldılar ki ümidimizi, iyi özelliklerimizi, düşünme yeteneğimizi, fark edemez hale geldik. Oysa biz böyle değildik. Özümüzü kaybettik.

Fransa'da " halk yiyecek ekmek bulamıyor " diyenlere, ekmek yoksa pasta yesinler denildiği zamanlarda; biz Kale Cami önünde bulunan sadaka taşına, sadakamızı koyup yardıma muhtaç kimselerin oradan ihtiyacı kadarını almasını sağlıyorduk. Sağ elin verdiğini sağ el bile görmüyordu. Yani anlayacağınız son tüketim tarihi geçmeye yaklaşan ürünleri atmıyor, üstüne üretilir üretilmez muhtaçlar tarafından tüketilmesini sağlıyorduk.

Kaybolan eşya bulunca yitik taşına götürüp koyuyorduk, kaybeden hemen oraya bakıyordu. Yani anlayacağınız duraktaki kitapları almıyor, oraya kitap bile ekliyorduk.

...

Biz böyleydik, biz aslında böyleyiz. Şu an özümüzü unuttuk, o yüzden bize çok uzak geliyor bu şeyler. Şu an ümidimizi kullanamıyoruz, o yüzden burada da olabilir diyemiyoruz. Yapmayın, oyuna gelmeyelim. Kim oynuyor bizimle bilmiyorum ama Tv, sosyal medya, gazete, Batı bir şekilde bize bu algıyı yüklüyor, buna canı gönülden inanıyorum. Tabiki her şeyi buna bağlamıyorum ama bağladığım çok şey olduğunu da inkar etmiyorum. Bir şeyler var, bizi kötüye özendiren, bizi kötü gösteren, bizi kötü yetiştiren bir şeyler var. Sizler de bunu bilin, sizler de buna inanın. Şu an elimizden gelen tek şey " özümüze söz " vermek. En azından gelin, şimdilik yalandan da olsa " bizde olsa şöyle yaparlar " demeyelim. Tabiki yapılır, diyelim. İnanalım, onlar yapmıyorsa biz yapalım. İyi şeylerle iz bırakalım, hayata teğet geçmeyelim, hayatın merkezine ulaşmaya çalışalım.

Çünkü, yapanlar oldu. Biz daha önce yaptık. Tekrar yapabiliriz. İyi işlerle anılabiliriz. Anılmalıyız. Anneler, babalar, dedeler, ÖĞRETMENLER çocuklarımıza kim olduğumuzu hatırlatmalı. Tarih dersleri; ahilik eğitimini, sadaka ve yitik taşlarını gibi değerlerimizi ön planda tutarak anlatılmalı. Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya SELÇUK inanıyorum ki bu konuları da gündemine almıştır. Eğitim öğretim kurumlarımız, şu anda malesef yalnızca öğretim amaçlı. İnsani değerleri okuyarak ya da okutarak öğretemeyiz. Sadece yaşayarak ve yaşatarak hayatımıza katabiliriz.

Umarım anlatmak istediğim şeyleri anlatabilmişimdir. Ne kadar yazarsam yazayım çok eksik kaldığını hissediyorum, daha da fazla uzatmadan yazımı sonlandırıyorum.

Sağlıcakla kalın, ümitli kalın, moralli kalın. Özümüze söz

İhsan Gülbilge / Büyük Sivas

Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

Şenay Şimşek Haber Editörü

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Bu Alana Reklam Verebilirsiniz
Lütfen Arayın

0544 433 1 555