

Berat Demirci’nin "Ahiret Şehirleri" isimli köşe yazısı;
"Ahiret Şehirleri"
Mantık kurallarına din sığdırmak gibi bir derdim olamaz ama Kuran da insan mantığına hitap eder. Öbür dünya ile ilgili tasvirler, biz dünyalıların gördüklerinden, yaşadıklarından hareketle anlatılmıştır. Altından ırmak akan evler, bağlar bahçeler, gölgelikler bu dünyada da var ama oradakilerin güzelliği buralarla mukayese edilmez. Aile saadeti merkezli düşünülürse, insan tasvirleri de başka bir mahiyette değerlendirilebilir. Ki, bu konuda hem doğru hem dürüst bir hayatımız olduğu meşkûktür ve bir “cennetlik aile” modeli düşünemeyiz meselâ… Böyle bir şey düşünemediğimiz gibi “cennetlik ev” yahut “cennetlik şehir” bile düşünemeyiz.
İlk insan ve ilk peygamberin dünyaya indirildiğinde elindeki tek proje cennettir. Nasıl yaşadığını, dünyada nelerle karşılaştığını bilmiyoruz ama muhtemelen evini ırmak kenarına yapmış, yeşillikler içinde olmasına dikkat etmiştir. Modern bilimin iddia ettiği gibi, ev yapmamış da olabilir ama cennetteki köşkler Hz. Âdem dünyaya geldikten sonra inşa edilmemişse, bence yapmıştır. Dünyadaki çetin şartlar onu ev yapmaya zaten zorlayıcıdır. Irmak vardır ama sel taşkını da vardır, meyve ağacı vardır ama bazıları zehirli olabilir. Soğuk vardır, sıcak vardır ve korunması, barınması gerekir. İnsan çoğaldıkça köyler, kasabalar, şehirler inşa etmek zorunda kalmıştır. Göçebelik, süreklilik arz eden bir hayat tarzı değildir. Medeniyet, her şey bir taraf sırf mülkiyetten dolayı dahi insanın yaşaması için bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır.
Şehir denilen ilk modellerin doğrudan Allah´a adanan meskûn mahaller olduğunu, pek çok sosyal bilimci hep söyleyegelmiştir. Sonradan şeddadîlik ve kazık dikme yarışı başlamıştır. Modernlikle beraber kazık dikme yarışı zirve yapmıştır. Yalnız Türk Şehirleri değil, bütün kadim şehirler; dünyaya dayandırılan cennet tasvirlerinin esası olan tabiattaki canlı cansız mahlukata saygılıdır ve iç içedir. Kentin en büyük özelliği ise, tabiat dışı olması ve tabiat dışı her şeyi meşrulaştırmasıdır.
Herkes bu dünyada yaptığının karşılığını mutlaka görecektir. Göçmüş ve yaşayan güzel şehirler ve şehirliler ahirette, dünyadakine benzer ama daha güzel bir şehre yerleştirilirler. Modern kentleri imar ve inşa edenler ve gönülden benimseyenler de ırmağın, ağacın, yeşilliğin ve güzel insanların olmadığı bir kentte ebedi olarak yaşarlar. Isınma ve yalıtım problemi olmayacaktır. İlahî adalet böyle gerektirir diye düşündüğümü belirteyim de kimse “Bunu nereden çıkardın?” diye sormasın.
Kentli nasıl bir tiptir? Sadece tüketir ve varlığının tükettiği miktarla ölçülmesinden rahatsızlık duymaz. Ürettiği mal ve değerle bir bağı olmadığı için, makine veya tezgâhtan farkı yoktur. Tabiatın belgeselini sever; tabiattan çalınmış mahallerde korunaklı ve barınaklı tatil yapmaya ve keyif çatmaya bayılır. Kentleri inşa edenler: Tabiatı ne kadar sürgün ederse o kadar kendine yer açılacağını düşünen, ters bir insanî evrim geçirmiştir. “Kentli” yeni bir insan ırkıdır ve bütün dünya yakın zamanda kente dönüşeceği gibi, insanlar da kentli olacaktır. İradesi olmayan ve tarihte misli bulunmayan reaya görmek istiyorsanız, kentlilere bakın.
Çıkmamış canda umut vardır ve tam teşekküllü kent ve süper reaya kentliler, kaçınılmaz bir kader olmayabilir. Gregor Samsa da birdenbire, bir sabah yerinden kalktığında hamam böceğine dönüşmemiştir. Hikayedir, evet ama bir de öncesi vardır. İnsana mahsus duyu organlarını peyderpey kaybetmiştir.
Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

