

Berat Demirci’nin "Trendeki Özgürlük" isimli köşe yazısı;
"Trendeki Özgürlük"
Hangi şehir, hangi otel diye sormayın!
Meseldir…
Bizde böyle mesel çoktur.
Eskiden köylümüz şehri çok nadir teşrif ederdi. Pırtı görür, kendi yetiştiremediği kışlık nevale alır geri dönerdi. Olur da dönemezse handa sabahlardı. Hanları gördüm ama yaşamadım; yaşayanlardan ayrıntılı dinledim. Han bugünün otelidir; farklı tarafı, araç parkı niteliğinde hayvanların kalacağı ahır olması. Kalanlar, adamın on, eşeğin yirmi beş kuruş olduğunu söylerlerdi. Eşeğin yeygisi olduğu için maliyeti fazladır…
Köylü, şehre varmış. İlk işi eşeğini sağlama almak olacaktır, öyle yapmış. Hayvanı, daha önce görmediği ama emniyetli zannettiği bir yere bağlar. Yer dediğim bir trenin en arka vagonudur, adamcağız şehre trenin geldiğinden ve hareket eden bir vasıta olduğundan bihaberdir. Alışverişini tamamlar akşama doğru eşeği bağladığı yere gider. Tren gitmiştir, eşek de peşi sıra… Şaşırır ama yapacağı bir şey de yoktur. Daha önce gittiği hana gider. Maksat, handa geceyi geçirip, devresi gün başının çaresine bakmaktır. Gider ama hanın yerinde yeller esmededir, yerine bir “Hotel” dikilmiştir. Derdini anlatır, otelin kâtibi haline acır ve biraz da tenzilat yaparak adama bir oda verir. Adam, heybesini çıkınını alıp odasına çıkarken; kâtip, “Sakın ses çıkarma, senin altındaki odada bir taze çift var, rahatsız etme!” demiş.
“Taze çift” terkibi köylüye yabancı gelmiş ama ses çıkarmamış. Tam yatacakken merak etmiş ve kulağını tabana dayayıp, anlamak istemiş. Ses soluk gelmeyince, enli ağızlı bıçağını kından çıkarıp döşemede bir göz yer açmak istemiş, sonunda başarmış da… O esnada güveyi, gelinin gözlerine bakarak, “Gözlerinde denizlerin mavisini, görmekteyim. Dağların yüceliğini görmekteyim. Kır çiçeklerini, uçuşan kelebekleri görmekteyim…” gibi sözlerle aşkını anlatmaktaymış. Adamcağızın içi yanıyor, tek derdi kaybettiği eşeği… Aşağıda her şeyi gören bir göz bulmuşken heyecana kapılmış ve:
─ Beyefendi, beyefendi benim eşeği de görüyor musun?
Demiş…
Mesel aslında burada bitiyor ama sonrası şöyle gelişmiş olabilir. Kadın çığlığı basmıştır. Kâtip köylüyü otelden atmıştır. Köylü geceyi dulda bir yer bularak geçirmiştir. Sabah belki kendisine yeni bir merkep almış, belki köylülerinin yardımıyla köyüne dönmüştür. Hayat devam etmiştir. Hayat devam etmektedir. Köy bulursanız, dam bulamazsınız; dam bulsanız adam bulsanız; eşek hiç bulamazsınız.
Değişimciler, dönüşümcüler merak etmesin; hızlı trene ilk bilet alanlar köylüler olacaktır. Hız arttıkça akıllar hantallaşıyor. Biz kendi irademizle bir yere gitmeyeceğiz, tren bizi götürecektir. Trenin içinde hareket etmek serbesttir. Trenin içinde olmayınca durum değişir mi? Değişmez, trenin dışındaki hareket de trene göre düzenlenmiştir.
Berat Demirci / Bizim Sivas
Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler

